20.10.2012

İşler Kötü Gidince



Bir şeyler iyi gittiği zaman olumsuzluklar çok fazla göze batmaz.

Galatasaray geçen sezon unutulmayacak bir şampiyonluğa imza attı. O kadro ve yönetimin en büyük avantajları yeni ve heyecanlı olmalarının yanında ligin yaşadığı gerilimdi. Krizlerin iyi yönetilmesi işleri Galatasaray lehine çevirdi. İşin saha içindeki boyutuna bakıldığında ise Muslera'nın üst düzey performansı , Engin Baytar'ın yıpratıcı gücü , Melo'nun hücum ve defansif anlamdaki üst düzey katkıları , Selçuk İnan'ın oyunu mükemmel yönetmesi , Semih Kaya'nın Ujfalusi ile enfes uyumu ve Elmander'in pres oyununa eklediği golleri işi kolaylaştırdı. Fakat bütün bunlar Türkiye kupasının bile içinde olmadığı , sadece ligi götüren bir yarış için yeterliydi.

Bu sezon Engin Baytar'ın ceza alması sonrası başlayan düşüş onun bölgesine Hamit Altıntop ve Amrabat gibi yıpratıcı özellikleri çok düşük oyuncuların gelmesiyle başladı. Kim ne derse desin Aydın Yılmaz bile Galatasaray'ın mevcut oyununa bu iki oyuncudan daha fazla uyum sağlıyor ki işin acı tarafı da bu.
Bu noktada Şampiyonlar ligi temposuna uyum sağlayabilecek oyuncu sayısı da giderek düşüyor. Hedeflerini bu kadar yukarıda tutan bir takımın sahadaki takımıyla yedek kulübesi arasında bu kadar fark olmamalı. Gerçi haftalar ilerledikçe sahadaki oyuncuların formu hasebiyle o fark azalıyor ama bu durum neticeleri de etkiliyor ; Ligin geride bıraktığımız 8 haftasında 3 beraberlik - 1 mağlubiyet alan Galatasaray'ı hala daha tepede tutan ise diğer 3 büyük kulübün yarışa çok kötü başlamaları. Mevcut hafta itibariyle Kasımpaşa , Ordu ve Gençlerbirliği gibi takımlar Galatasaray'ın hemen arkasında , Ordu kazanırsa Galatasaray'ın üstüne bile çıkabilir.

Ben geçen sezonlarda Emre Çolak'ın asla yeni Arda Turan olacak yetenekte olmadığını , gereksiz şutlar kullandığını ve topu ayağında çok fazla tuttuğunu söylerken hep eleştirildim. Burada Galatasaray taraftarının Arda Turan konusundaki kırılganlığı çok büyük bir etken. Emre ile başlayan kanat aksaklığı Hamit'in takımı yavaşlatması ve özellikle bu sezon standart performansının çok altında kalmasıyla tepe noktaya ulaşılıyor. Orada başlayan bu kırılgan ve üretgenlikten uzak futbol hücum oyuncularını ve sonrasında orta sahanın göbeğini etkiliyor. Melo'nun bu sezon hücum bir yana defansa yardım anlamında bile eksik kalması Selçuk üzerinde , Selçuk'un defansa daha çok gelmek zorunda kalması hücum oyuncuları üzerinde kötü bir etki bırakıyor. Daha önce Burak Yılmaz hakkında yazdığım yazıda en çok tepki çeken "çok pozisyonu az değerlendirmesi" özelliği de bu zincire en büyük darbeyi buran son halka.

Bütün bunların üzerine Ujfalusi'nin Şampiyonlar ligi kura çekimleri esnasında gelen sakatlık haberi ve Eboue'nin geçen seneyi aratan formu eklenince sonuç ortada. Bu kadar olumsuzluğa bir katkıyı da Galatasaray yönetimi takıma iyi bir sol bek almayınca "sonradan sol bek" futbolcu Riera yaparak son haftaların en çok konuşulan "kolay gol yiyen takım" yakıştırmasını tamamlıyor. Daha önce söylediğim gibi bu tabloda en çok üzüldüğüm isim Muslera. Hadiseyle alakalı korkunç bir istatistik ise şu ;
Geçen sezon 34 hafta sonunda 24 gol yiyen Galatasaray bu sezon geride kalan 8 maçta kalesinde tam 12 gol görmüş.

Direnç azalıyor.



Hiç yorum yok: