15.09.2015

Hamza Hamzaoğlu ve Destek Ricası


Yönetim transfer yapmadı, teknik direktör Hamza Hamzaoğlu da bu kararı destekledi. Argümanı ise ''Bu şampiyon olmuş bir takım, biraz olsun destekleyin.'' oldu. Hamzaoğlu'nun her başarısız sonuçtan sonra tekrarladığı bu çağrısına kulak verip destekleyelim:


Sahada ne oynadığı belli olmayan, doğru düzgün bir tane hücum yapamayan takımı destekleyelim.

İhtiyaç olmadığı için transfer yapmayan ama şampiyonlar ligi maçına yedek kulübesinde Yasin Öztekin, Umut Bulut, Olcay Adın'ın olmasını destekleyelim.

Transferin son gününde Felipe Melo'yu gönderip, Şampiyonlar ligi maçına Hakan Balta'yı ön liberoda başlatmayı destekleyelim.

Mali düzenleme iddiasıyla Sabri Sarıoğlu'na zam yapılmasını; Bilal Kısa, Jem Karacan gibi oyuncuların transfer edilirken Wesley Sneijder'in maaşına zam yapılmamasını destekleyelim.

Mali düzenleme takıntılı yönetimin sponsor bulmayaşını; sürpriz ve büyük bir sponsorluk yapacağını söyleyip en sonunda THY ile 2.3 milyon euro'ya anlaşmasını destekleyelim.

Yıllardır hiçbir şey oynamayan Emre Çolak'ın Şampiyonlar ligi maçının 32. dakikasında oyundan alınıp; iki sezondur saç baş yoldurtan, bu sezon taraftarın en büyük çilesi olan Umut Bulut'un oyuna alınmasını destekleyelim.

Galatasaray futbol takımının sezona dair tek olumlu hareketi olan Jason Denayer'in opsiyonsuz kiralanmasını destekleyelim.


Hazır çılgınca desteklemişken:

Futbolun hızlı oynandığı günümüzde topu ayağına her alışında mevsimlerce top saklayan Yasin Öztekin'i,

32 dakikada sadece top kaybı yapan, yıllardır da ötesine geçemeyen Emre Çolak'ın oyundan çıkarılırken taraftar tepkisine cevap vermesini,

Koşu mesafelerinin metre metre ölçüldüğü günümüz futbolunda sahayı adım adım dolaşan Selçuk İnan'ı,

Verilen hiçbir pası önüne alıp top süremeyen Burak Yılmaz'ı,

Altyapısıyla birlikte 20 senedir bu formayı giyen Sabri Sarıoğlu'nun hala daha orta açmayı öğrenememesini de destekleyelim.


Ben destekliyorum Hamza Hamzaoğlu; her şeyden önce gelen takım içi dengeleri için destekliyorum!


3.09.2015

28 Yıl: Cesaret, Kibir ve Hüsran


Şeref tribününün hemen altındaki bölümde, babam ve arkadaşlarıyla izlediğim o mükemmel takımın mimarıydı Fatih Terim. Şimdi başka bir dünyada, sanki paralel evrende yaşıyormuş gibi izliyoruz onu ve matematiğini çözemediğimiz futbol kariyerini.


Yükseliş

Fatih Terim, A milli takımı Euro 96'ya götürdüğünde takımın büyük bölümü küçük yaşlarından itibaren tanıyordu. Bu başarısından dört yıl sonra Galatasaray'ı dört yıl üst üste lig şampiyonu yapmış, bir de uefa kupası kazanmıştı. 1993-2000 yılları arasındaki 7 seneye sığdırdığı başarılar onu Türk futbolunda 'İmparator' yapmaya yetti. Rüya gibi geçen 7 senenin ardından Floransa'nın yolunu tuttu.

Son iki sezonda takımı Trapattoni çalıştırmıştı. Trapattoni' iki sezonda da kendisinden önceki sezonun puanının üstüne çıkamamıştı ama ilk senesinde takımı üçüncü yapmayı başarmıştı. Hatta o sezonun ertesinde -Trapattoni'nin takımın başındaki son sezonunda- Fiorentina, Şampiyonlar ligi ikinci gruplarında 8 puanla üçüncü olurken Valencia 10 puanla gruptan çıkıyor, finale kadar ilerleyip Real Madrid'e yeniliyordu (Grup sonuncusu olan Bordeaux kazandığı 2 puanı da Fiorentina'dan almıştı)

Terim'in Fiorentina macerası fena başlamadı; 10 maçta 14 puan. Bir önceki sezonu 51 puanla kapatan bir takım için başarısızlık değildi ama iyi de sayılmazdı. Rui Costa, Enrico Chiesa ve Nuno Gomes'in gollerinin spor programlarımızı süslediği meşhur maçta Fiorentina Milan'ı 4-0 yeniyor ve takımın tam 10 maç sürecek galibiyet hasreti de başlıyordu.
Sezon bittiğinde Fiorentina 43 puanla ligi dokuzuncu bitirmiş, başkan Vittorio Cecchi Gori'yle anlaşamayan Terim kupa finalinde takımın başında değildi.

Ertesi sezon Milan'a gittiğinde beklentiler büyük ama sonuç öyle olmuyor. Bir konferans için İstanbul'a geldiğinde kovulduğunu öğrenen Fatih Terim'in kariyeri de orada değişiyordu.


Duraklama

2002 yılında Galatasaray'a döndüğünde Mircea Lucescu'nun şampiyon takımını önce ikinci, ertesi sene ise altıncı yapıyordu. Başarısız geçen bu 'ikinci' Galatasaray döneminin ardından diğer 'ikinci' dönemine, Ersun Yanal'ın yerine Türk milli takımına geri dönüyordu.

Ukrayna'nın 22 puanla lider olduğu grupta Türkiye 16 puanla ikinci, Danimarka ise 15 puanla üçüncü sırada. Fatih Terim ilk maçında evinde Danimarka'yla berabere kalıyor, ardından iki maçını da kazanarak baraj maçlarına kalıyor. 2-0 mağlup biten maçın rövanşında fazla motive bir Alpay Özalan'ın 5. dakikadaki kırmızı kartı ve penaltısının da etkisiyle maç 4-2 galibiyetle bitiyor ve Türkiye eleniyor. Maça damgasını vuran ise sahadaki 6 gol değil, maç sonu çıkan olaylar oluyor.

Bu elenmeyle birlikte kariyerindeki ilk Dünya Kupası fırsatını kaçıran Terim, Euro 2008 eleme grubunu Norveç'in 1 puan önünde bitiriyor ve şampiyonaya katılıyor. Şampiyona boyunca milli takımın en iyi oynadığı maç olan Almanya maçı kaybedilince milli takım turnuvayı üçüncü olarak bitiriyor.
2010 Dünya Kupası elemelerine 3 maçta 7 puanla başlayan milli takım, 10 maçta 15 puanla Bosna Hersek'in arkasında bu grubu da üçüncü bitiriyor ve Fatih Terim'in Dünya Kupası apoleti yine eksik kalıyor. Yol yine Galatasaray'a düşürüyor, üçüncü kez.

Fatih Terim, Galatasaray'daki üçüncü dönemine 2 şampiyonluk ve 1 Şampiyonlar Ligi çeyrek finali sığdırmayı başarıyor. Kariyerinde ilk kez Şampiyonlar Ligi gruplarından çıkmayı başardığı bu dönemde kaybettiği Real Madrid maçında bile övgü alan atak bir futbol oynatıyor. Fakat üçüncü ve son sezon başladığında işler düzelmemek üzere değişiyor.


ÇÖKÜŞ

Ünal Aysal ve Fatih Terim arasındaki 'eleman' konusu basının da tahrik etmesiyle giderek büyüyor. Egosuyla ünlü Terim'in Galatasaray için sadece bir teknik direktör olarak kalmak istemediği, üçüncü kez imza attığı milli takımda TFF başkanı Yıldırım Demirören'in ''O bizim için sadece bir eleman değil'' demesiyle de açıklığa kavuşuyor aslında. Aysal-Terim konusuna dair fazlasıyla söylenti olsa da Fatih Terim'in tribüne gönderildiği Orduspor maçı sonrasından TFF ve hakemler için söyledikleri, açıklayacağını beyan ettiği konular ve tavırları hala kocaman bir soru işareti. Neticede Terim, son dünya şampiyonu Almanya'nın teknik direktörü Joachim Löw'den daha fazla bir maaşla (Löw 2.8 milyon euro - Fatih Terim 3.5 milyon euro) 

Abdullah Avcı'nın 2014 Dünya Kupası eleme grubunda 16 puanla dördüncü yaptığı (Lider Hollanda 28, ikinci Romanya 19 puan) milli takımın başına üçüncü kez gelen Terim'in takımdaki geleceği kritik; milli takım 7 maçta 9 puanla dördüncü sırada. İşin kötü tarafıysa maçı bazı sebeplerden ötürü protesto edilmeyeceği Konya'da oynayan milli takım, evinde Letonya'yı yenecek güçte olmamasına rağmen Fatih Terim açık bir dilde hakemleri eleştirerek Uefa'ya üstü kapalı bir uyarıda bulunabiliyor.


1993-2000 arasındaki o 7 sene, yazarın kibriyle üstünü karaladığı harika bir roman gibi raftaki yerini koruyor...