26.08.2012

Beşiktaş - Galatasaray : Gördüğünü Konuşanlar


Beşiktaş 3 : 3 Galatasaray


Maç öncesi ve sonrası herkesin dilinden olan "bütün paranı hangi takıma yatıracaksın deseler düşünmeden Galatasaray derim" geyiğine girmeden başlamak istiyorum. Ben maçı 3 ana kısımda inceleyenlerden olucam ;

Giriş

Galatasaray kaldığı yerden devam ediyor ; 2'ye 1 oyunları , hücum varyasyonları , üretilen pozisyonlar , duran toplar , başarılı paslar ve dahası. Oyunun özellikle ilk 30-35 dakikası olmak üzere ilk yarısında tamamen Galatasaray vardı. Dakikalar 27'yi gösterirken Beşiktaş'ın 52 , Galatasaray'ın 100 başarılı pas yapması bu sistemin nasıl işlediğinin en basit kanıtı. Bu takımın ligi çok rahat götüreceğini en başından beri söylüyorum , yinelemek isterim.
Oyunun bu bölümünde maçın hakemi Bülent Yıldırım'ın Galatasaray aleyhine çaldığı 4-5 faul yersiz faul ve göstermediği kartlardan birisinin faturası Melo'nun kendi kalesine attığı gol oldu. Bu konuya girmişken Melo'nun hazır olmadığını da eklemekte yarar var.
Bu süreç içinde Veli Kavlak'ın kart görmemesi belkide mucize. Zaten bir maçta ilk kart 74. dakikada çıkıyorsa ya o maç süt gibi geçiyordur ya da hakem tansiyonu yükseltmiştir. Bu maçta ikincisi geçerliydi.

Bütün maçın gidişatını etkileyen en önemli pozisyon şüphesiz Umut Bulut'un henüz ilk dakika dolmadan kaçırdığı pozisyondu. Sanırım bir futbolcunun öyle bir pozisyonu yakalayacağı en kötü iki dönem vardır ; oyunun hemen başı ve sonu. Birisinde oyuna ısınmamışsınızdır diğerinden yorgunsunuzdur. Umut golü kaçırınca Galatasaray bir daha öne geçemedi.

İlk yarı Galatasaray'ın 4-5 net pozisyonuna rağmen yediği enteresan gollerle bitince soyunma odasına moralli giden Beşiktaş oldu.

 Gelişme

İkinci yarıda daha dirençli olan taraf Beşiktaş oldu fakat bunun saha içinden çok motivasyonla alakası var. Sezona adeta "başarısızlık" parolasıyla çıkan bir takımın kaybedecek bir şeyi de olmaz , olmadı da zaten. Daha önce söylediğim gibi Beşiktaş yönetimi taraftarını kandırıyor. Beklentinin bu kadar düştüğü bir sezonda tek bir derbi bile kazansanız bu taraftara yeterli coşkuyu sağlar. Üstelik oyundan düşen bir Galatasaray'ı yakalamışken çok rahat pozisyon bulabilirsiniz ki Beşiktaş bunu yapmayı başardı.
Olayın esas dönüm noktası şu ; Beşiktaş golü bulduktan sonraki sürenin büyük kısmını zaman geçirmek için kullanarak büyük bir fırsatı tepti. Belki takım olarak hakim olan düşünce skoru koruyup Galatasaray'ı oyundan soğutmaktı fakat garip olan zaten oyundan soğumuş bir Galatasaray'a karşı frene basmak oldu.


Sonuç

İki takımın da kaybı olduğunu düşünemeyeciğimiz bir sonuç ortaya çıktı. İlk yarı açık ara üstün olan bir Galatasaray ve ikinci yarının önemli bölümlerini tehlikeli ataklar hazırlayarak geçiren bir Beşiktaş. Birisi şampiyonluğun en önemli adayı diğeri ise iddiasız. Kan çıkmasın , sonuç normal.

                                      
                                       İki Yüzlü Olmak

Maçın önüne geçen hadise Burak Yılmaz'ın Galatasaray'a kazandırdığı penaltı oldu. Beşiktaş taraftarı Burak'ı sahtekar olmakla suçlarken eski topçularını işin içine alet ettikleri çirkin bir riyakarlık da sergilemiş oluyor. 2006 senesinde Antalyaspor'dan Beşiktaş'a gelen bu Beşiktaş'lı 21 yaşındaki çocuğu bu tribünler "başarısız" olduğu için yuhaladı , kendisini yere attığı için değil. Aradan geçen 6 sene içinde aynı çocuk Fenerbahçe ve Trabzonspor gibi 2 büyük kulüpte de aynı şeyleri yaparken kimsenin sesi çıkmadı. İşi bulandırmak istemem fakat basının daha maçın bitiminden 1 saat geçmesine rağmen "Emek hırsızlığı" diye feryat figan başlıklar atması da Türk insanının nasıl bir riyanın içinde olduğunu kanıtlıyor. Elbette kimse Burak'ın yaptığını savunamaz fakat bütün bir pisliği Burak'ın üstüne kusmak tam tabiriyle karaktersizliktir.

Örneklemek gerekirse ; Şike yaptığı kanıtlanmış ve yöneticileri ceza almış bir kulübümüz varken , yayıncı kuruluşun direkt talimatıyla yılların liginin formu değişmişken , oyuncular öne geçtikleri maçlarda oyunu soğutmak için dakikalarca yerde yatarken , taraftarlar sahaya dalıp oyunu keserken , yöneticiler maçın ortasında taraftarını anonsla azarlarken , hakemler televizyonlara çıkıp "evet alem yaptık ve x maçı bağladık" diye demeçler verirken , yorumcu sıfatıyla ekranları fanatizme boyarken kimse emek hırsızlığından bahsedemez. Üstelik emeğin böylesine çalındığı , işçilerin grev hakkına sahip olmadığı , memurların açlık sınırında yaşadığı bir ülkede milyar dolarlık bir pastanın üstündeki milyonluk adamları "emek" kelimesine sığdırmak hoş olmaz , bari bunu yapmayın.

Futbolunuz bol olsun.


Not : Emek hakkında eski bir yazım , lazım olursa.



25.08.2012

Alex Kadroya Alınmayınca


25 Ağustos 2012 tarihe Fenerbahçe'nin Gaziantepspor'u 3-0 mağlup ettiği maçı değil "Aziz Yıldırım'ın anonsu"nu hatırlatacak. Bunun dışında bu gece yaşanan ilginç bir olay daha vardı ; "sahaya atlayan kadın seyirci".

Anonsa utanılacak bir hadise yerine takımı coşturan bir olay gibi bakanlar da oldu. Konuyla alakalı söylenecek fazla bir şey yok.


Not : Videonun 52. saniyesinden sonra spikerin verdiği bilgiler ve "Alex'in neden oynatılmadığı" konusuna açıklık getirmek ister yorumları da hayli ilginçti. Tribünleri anlamamaktan ötesi gibi...

12.08.2012

Süper ? Kupa

Galatasaray 3 : 2 Fenerbahçe


Her derbi öncesi dostluk mesajları verilmesine , bu işin bir spor müsabakası olduğunun söylenmesine ve kazananın tebrik edilmesi gerektiğinin dile getirilmesine alışığız. Dünyanın neresine giderseniz gidin her derbide bunları duyarsınız fakat dünyanın hiçbir yerinde futbolun bu kadar bilinçsiz ve amatörce yönetilip izlendiğine şahit olmanız mümkün değil.

Maçtan 2 gün önce çıkan Posta gazetesinde "Cimbom'a da Kuyt !" başlığını gördüğümde anlamıştım ülkenin geçen sezondan ders çıkaramadığını. Bu denli nefret ortamını yaratanlar , hiç hız kaybetmeden kaldıkları işi devam ettirmeye başlamıştı. Hani "sezon hazırlığı" diyoruz ya ; takımlardan çok medya hazırlanıyor bu işlere. Hangi zihniyet , nasıl bir tarafsızlık ve iş ahlakıyla böyle bir başlık atabilir ? Gerçi doğru , Hırvatistan'a da çakmak lazım...


Analiz

Aykut Kocaman bu maçın sezona bir hazırlık , hangi takımın diğerine oyun sistemini kabul ettireceğini görmek için bir fırsat olduğundan bahsetti. Sizi bilmiyorum ama benim Fenerbahçe'de gördüğüm herhangi bir sistem yoktu. Fenerbahçe'nin Galatasaray kalesine ilk şutu 33. dakikada , golü uzatmalarda geldi. Esasında iki gole de baktığımız zaman bir organizasyondan bahsetmek mümkün değil. Zaten genel anlamda Fenerbahçe'nin maç içinde Galatasaray'a üstünlük kurduğu bir istatistik de mevcut değil.
Bütün bunlara rağmen Aykut Kocaman'ın bahsettiği şeyin ne olduğunu kendisinin de sorgulaması lazım. Galatasaray karşısında çıktığı 7. maçı da futbol anlamında geride tamamlarken , geçmiş senelerin üstünlüğünü de Galatasaray'a teslim etti.

Fenerbahçe'nin kadro yapısı itibariyle sistemli bir futbol oynaması , oyunu orta alanda kurup sistematik biçimde ileri çıkması neredeyse imkansız. Mehmet Topal'ın yapabilecekleri ortadayken yanında Cristian'la oynaması , Alex gibi serbest oynaması gereken bir oyuncunun orta alana gömülmesine kadar giden bir süreci doğuruyor. Zira maç içinde Alex'in etkili olabildiği 2 pozisyondan birisi Emre Çolak'a çarpıp gol olan pozisyon.

Mert Günok ilerde daha iyi olacaktır , şu an için tecrübe anlamında eksikleri var. Bugün Volkan'ın sakatlanması ve hatalı yediği bir gol sonrasında kupanın da kaybedilmesi onun adına üzücü fakat taraftar desteğini çekmezse toparlar , öyle de olmalı. Krasic bu takımın sistemine uyum sağlayabilecek bir oyuncu değil. Elbette taraftarı harekete geçirecek hareketlenmeyi yakalayacak işler yapar fakat böyle dağınık bir takımda daha fazlası zor.

Benim asıl parantez açmak istediğim isim Kuyt ; Fenerbahçe'nin her anlamda son yıllarda yaptığı en iyi transfer. Bu noktada Kuyt'ın problem yaşayabileceği en önemli nokta -eğer ileri bölgede oynayacaksa- orta sahanın top tutamaması ve oyunu ileride kuramaması olur. Bu şekilde devam ederse Kuyt kaçak bir kahraman olarak hafızalarda kalır.


Galatasaray için söylenebilecek hem çok hem az şey var. İyi bir takımı muhafaza ederek üstüne katmak her yönetimin yapabileceği bir iş değil. Melo'nun gelişi , Ambrabat'ın alınması , Umut Bulut transferi ve Danny.

Geçen sezonlarda yaşanan sakatlıklar sonrası ligi kah forvetsiz kah stopersiz devam ettiren takıma katılan bunca kaliteli ismin getirisi de olur. Bugün Umut Bulut'un attığı gollerden çok yaptığı presi konuşmak gerektiği kadar o bölgede Umut'un yerine oyuna girebilecek bir Burak ya da sürpriz goller atabilecek bir Necati'yi deftere yazmak lazım.

Engin Baytar'ın futbol tarzını beğenmediğim gibi saha içi karakter olarak da takdir edilecek çok fazla yönü olduğunu sanmıyorum. Bu tip maçlarda özellikle yerli futbolcular gerginlik yaşar fakat bu kadarı kabul edilebilir değil. Fakat bu noktada objektif olmakta fayda var. Örneğin Bekir İrtegün'ün Emre Çolak'a yaptığı bir faul esnasında adeta tokat atmasını da masaya yatırmak gerekir. Eğer bir temizlikten bahsedeceksek sadece kanepeyi süpürmekle olmaz.

Kim ne derse desin Galatasaray'ın en önemli silahı Fatih Terim. Aykut Kocaman'ın rakibi 10 kişi kalana kadar yapamadığını 10 kişi kaldığında yapan Terim'in ödülü de kupa oldu. Eğer bir hoca bu kadar cesur olursa o futbolcular da o güvene layık olmak için o cesaret gömleğini giymek zorunda kalır.


Atv

Maçın en önemli dakikalarında defalarca ve saniyeler boyunca Volkan Demirel'i izlemek yahut yapılan bir faulün tekrarına maruz kalmak için ekrana bakılmaz. Maç boyunca taraflı yorumların ötesinde yanlış bilgiler , eksik kalan anlatımlar ve yönetmenin müthiş başarısızlığı bize maçı izletmedi. Bu konuda maalesef yayıncı kuruluş haricinde kalan hiçbir kanal başarılı değil. Hadi ona kamera dedik geçtik fakat yorumcuların taraf oluşunu seyretmek mecburiyeti izleyiciye karşı büyük bir saygısızlık.


Cüneyt Çakır

Taraflardan birisinin kazandığı bir maçın sonunda iki takımın da tepkisini çeken bir hakem için iki ihtimal vardır ; ya maçı çok iyi yönetmiştir ya da yanlış kararlar vermiştir. Bugün Cüneyt Çakır iyi değildi , atmosfere bağlamak istiyorum.




Bugün yine dostluk kazanmadı ama Galatasaray'ın müzesine bir kupa daha kondu.

11.08.2012

Derbi Gibi



Galatasaray ve Fenerbahçe'nin karşılaşması hemen her branşta ilgi uyandırır fakat bu iş futbolda olduğu zaman o ilgi bütün ülkeyi , sokakları , evleri sarar. Peki şimdi ?

Maç öncesi olası dizilimleri yazmayı , iki takımın sezon hazırlıkları ve transferleri üzerinden skor tahmininde bulunmayı ve her şeyden öte bu heyecanı yaşayıp yaşatmayı isterdim ama eksik bir şeyler var. İçi boşaltılan Türk futbolu , sıcaklar , ligin başlamamış olması yahut ne idüğü belirsiz bir kupa fakat bu maçın etkisi diğer derbiler gibi değil.

Şu an için tarihe not düşülesi şeylerin başında futbolcuların iyi niyetleri geliyor. Sonuç ne olursa olsun iddetin olmadığı , kazananın kaybedeni -en azından- anlayışla karşıladığı bir final olması dileğiyle.

Not : Maç öncesi iddiasını hakaret boyutuna taşıyan yakınlarınız muhakkak olacaktır , maç sonu durumun tersi olursa siz aynı hislerle davranmayın ki dostluk da kazansın.

8.08.2012

Son Yaz : Sneijder - Kuyt - Van Persie


Türk spor basınının en sevdiği zamanlar derbi öncesi , sonrası ve en çok yaz aylarıdır.

Euro 2012'nin en büyük şokunu yaşatan Hollanda'dan 3 farklı isim yazıldı Fenerbahçe için ; Kuyt , Van Persie ve son olarak Sneijder.
Kuyt , hakkında haberler çıkamadan imzayı attı. Liverpool'da misyonunu tamamlayan bu çılgın adamı böyle düşük bir maliyete takıma kazandırmak büyük iş. Fakat kariyerinin doruk noktasına ulaşmış , Premier Lig gol kralı olmuş ve adı Real Madrid'le anılan bir oyuncu için biraz daha akılcıl olmak gerekiyor. Konu burada Fenerbahçe'nin bonservis bedelini ödeyip ödeyemeyecek olmasından çok oyuncunun söylediği iddia edilen cümleler ; medyamıza göre bunların içinde "Hayalim Fenerbahçe'de oynamak" bile geçiyor.

Sneijder için çok fazla şey söyleyemiyorum fakat Fenerbahçe köprüleri yakıp Sneijder için 20 milyon+ bir bonservis ücreti ödemeyi göze alıp oyuncuya yıllık 4 milyon+ bir ücret ödemeyi kabul ederse asrın en güzel kumarını oynamış olur. Yine basınımızın iddiasına göre Sneijder için teklif edilen ve kabul gören teklif 15 milyon Euro imiş. Bunu desteklemek için sunulan gerekçe ise şu ; "Inter krizde".

Not : Sneijder'in futbol stiline duyduğum hayranlık için ayrı bir yazı yazmam olasıdır.