18.11.2011

Hiddink Mi ?


1954 babamın doğum yılı. O sene Türkiye futbol alanında , ulusal anlamda en büyük başarısına imza atarak dünya kupasına katılıyor ve eleniyor. Sonrası ise şöyle ;


1996 Avrupa Şampiyonası - Katıldı ( Tarihinde ilk kez )
1998 Dünya Kupası -Yok
2000 Avrupa Şampiyonası - Çeyrek Final
2002 Dünya Kupası - Üçüncülük
2004 Avrupa Şampiyonası - Yok
2006 Dünya Kupası - Yok
2008 Avrupa Şampiyonası - Üçüncülük
2010 Dünya Kupası - Yok
2012 Avrupa Şampiyonası - Yok

Bu süre içinde milli takım 6 teknik direktör değiştirmiş. Bunların 5'i yerli 1'i yabancı.
Sayısız futbolcu değişmiş , federasyonlar değişmiş , kulüpler bazında ilerlemeler kaydedilmiş fakat milli takım başarısız olmuş.

Kabaca bakacak olursak milli takım , ülke futbolunun belli bir kademeye (ingiltere'den umumiyetle 8 gol yediğimiz yıllardan sonra) geldikten sonra 1 turnuvaya katılmış 2 turnuvayı boş geçmiş. Katıldığı turnuvaların hemen hepsinde iyi dereceler almış ve turnuvalara renk katan bir takım olmuş.

Peki bu bizi futbol ülkesi yapar mı ?


Yıllar önce Fenerbahçe'nin kovduğu Hiddink'i sanki bir büyücü gibi ülke milli takımının başına getirip akıl almaz şartlarla dolu bir kontrat imzalatan TFF , bugün aynı teknik direktörü kovmaktan beter ederek uzaklaştırdı. Önemli olan isimler değil , Hiddink'i buraya bu şekilde getiren dönemin TFF yönetimi bile olsa aynısını yapacaktı.
Peki burada soran nerede ? Eleme turu ilk maçında evinde Hırvatistan'dan 3 gol yiyen ve pozisyon bulamayan milli takımın bu günlere gelmesini ne sağladı ? Hiddink'in beceriksizliği! mi yoksa kulübeden çıkmadan maç izlemesi mi ? Yoksa Avrupa Şampiyonası üçüncüsü olan futbolcuların yeteneksizliği! mi ?

Ben hikayeyi farklı bir şekilde ele almak istiyorum.

Maddi gücü belli , popülasyonu sınırlı bir ülke olan Hırvatistan'ın Yugoslav köklerinden kopup geldiği kısacık süre içinde başardıkları yahut ulusal takımının neredeyse kayda değer hiçbir başarısı bulunmayan İspanya'nın son 4 yıl içinde katıldığı 2 turnuvanın da tartışmasız favorisi olması ve kupayı kaldırması buna örnek olabilir.
Peki bu iki bacaklı iki kollu adamların bizden fazlası nedir ?

Cevabı bulmak için şu an dünya futboluna damgasını vuran Barcelona'nın 5 yıllık tablosunu incelemek yeterli olabilir.

Uzun yıllardır süre gelen futbol anlayışı , altyapılaşması ve süreklilik kavramlarına baktığınız zaman La Masia'dan Camp Nou'ya uzanan bu süreci incelemek fazlasıyla yeterli olacaktır. Futbolcunların belli bir teknik eğitimin yanında daha çok mental olarak eğitildiği bu tip sistemlerde konu futbolculardan çok sistemin üzerine yoğunlaşır. Cruyff'un tohumlarını attığı 4-3-3 sisteminin torunlarını izlememize sebep olan bu sistematik duruş ülkemize maalesef hiçbir zaman uğramadı.

Aldığımız onca çılgın sonuç , metafiziksel konularla açıklanmaya çalışılan başarılar ve dahası hep bu konuya çıkıyor. 2008'de yarı finale adım adım değil kıçın kıçın giderken 90+'larda gelen gollerin açıklaması da bittabi burada yatıyor. Tabi ki sistemin ve performansın da etkili olduğu bu dönemlerde bizi asıl iten duygularımız oldu. Örneğin turnuva boyunca kötü futbol oynayan bir takımın turnuvanın favorilerinden birisi olan Almanya karşında onca eksiğe rağmen turnuva boyunca oynadığı en yi futbolu sergilemesi ve son dakikalarda yediği golle elenmesi.
Oraya baktığınız zaman , turnuva boyunca bize sonucu getiren uzatma gollerinin işin uzmanı Almanya'ya aynı etkiyi yapmamasını da göreceksin. Dünya iki kutuba bölündüğünden beri disiplinini bozmayan Almanlar'ın dillere destan disiplini karşısında erimemizin neticesi de ağır oldu zaten ; o turnuvayı takip eden 2 turnuvayı da kaçırdık.


Peki Hiddink'in gidişi sonrası göreve gelen Abdullah Avcı'yı ve bizleri bekleyen senaryolar neler ?

Sistemin hiç değişmediği , altyapının öneminin inatla anlaşılmadığı ve skor yorumcularının köşeleri doldurduğu Türk futbolu yeni bir kaos dönemine daha giriyor olabilir. Bütün bu değerler revize edilmediği sürece Abdullah Avcı'yı bekleyen son da aynı olacaktır.

İşin en acı kısmı ise şu ; büyük kulüplerin başkanları tarafından taraftarları yatıştırmak adına yem edilen yetenekli yerli teknik direktörlerin bir uzantısı olarak bu işin milli düzeyde de yapılması Türk futbolunu sürekli geri götürüyor. Rakip taraftarları deplasmana almama kararı vererek fubolu baltayanlar kendi basiretsiz yönetimlerini başarılı insanları kazana atarak perdeliyor. Biz futbol takipçilerine ise bu derin konuları dost sohbetlerinde rakı mezesi yapmak ya da buralara özetleyerek yazmak kalıyor. Ne kadar konuşsak az diye ekleyerek.


Kolay gelsin Abdullah Avcı , işin futbol sahasından daha öte zor.


Tarihe Not : Yabancı teknik direktörler için dev maaşlar , inanılmaz maddeleri olan kontratlar hazırlayan TFF yönetimi Abdullah Avcı'nın "Söz konusu milli takım olunca para konuşulmaz" cümlesi ve düşüncesi itibariyle kendisine Hiddink'in maaşının çeyreği gibi bir rakamı uygun görmüştür.