3.10.2012

Braga / Tribün / Sistem



Dün ilk 10 dakika haricinde kötü bir Galatasaray izledik. Geçen sezon takımı şampiyonluğa götüren hemen hiçbir ismin o performanslarına yaklaşamadığı maçlar Şampiyonlar Ligi maçları olunca durum da böyle oluyor sonuç da.

1- Teknik

Melo'nun takıma geç katılmasını bahaneden sayabiliriz fakat bu kadar gereksiz toplar kaybetmesini , üstelik top ayağında olduğunda da pas alışverişinde de bunu yapmasının sürekliliğini savunmak mümkün değil. Eboue geçen sezona göre düşüşte fakat bu durumda takımın genel dinamiklerinin de payı var. Galatasaray çok koşunca Eboue'nin o eforuna gerek kalmıyor. Tabi ileri uç aksayınca olmayan bindirmelerini arıyor Galatasaray.

Takımda Selçuk İnan'ın son 3-4 maçtır yaşadığı düşüş. Milli takıma alınmaması skandal olabilir fakat Selçuk'un artık bu travmadan çıkması lazım. Elmander geçen sezonun son maçında yaşadığı sakatlık sonrası eski formuna dönemedi , o da kötü.

Esas problem Galatasaray'ın direnci. Geçen sezon da olduğu gibi Galatasaray gol bulamayınca oyundan düşüyor , üstüne gol yerse onu bile çıkaramadığı maçlar yaşıyor. Braga'nın gol atacağını 20. dakikada yanımdaki arkadaşıma fısıldadığımda aklımda olan şey ilk olarak buydu. Bu probleme ek olarak Braga'nın tamamen bir deplasman takımı görüntüsünde kalıp oyun disiplininden kopmadan , son dakikaya kadar gücünü bilerek oynaması da Galatasaray'ı mağlup etmelerini sağladı. Hızlı kanat oyuncularıyla "olursa gol , olmazsa beraberlik" sisteminin içinde daima vardır "zaman geçirme" ritüeli. Dün Braga buna henüz 10. dakikada başladı ve hemen her pozisyonu buna yönelik kullandı ve sonuca gitmeyi bildi.


2- Hakem

Şu an dünyada uygulanan en saçma uygulama çizgi hakem uygulaması. Faydası olmayan bir şeyi kim neden uygular anlamak güç. Geçenlerde yazdığım gibi Galatasaray'ın 1-2 yenildiği Atletico Madrid maçındaki verilmeyen penaltıyla başlayan beceriksizlik seneler sonra Manchester United maçında hortlamıştı , dün tuzu biberi oldu. Orada duran hakem korneri bile yanlış veriyorsa bu uygulama yersiz demektir.

Tom Harald Hagen maça Melo'ya sarı kart göstererek başlayınca 2 ihtimal aklıma geldi ; ya maçı sertliğe izin vermeden devam ettirecek ya da insiyatifini Braga için kullanacak. Maalesef ikincisi oldu. Braga'lı oyuncuların düdükten sonra topla oynamalarına göz yumdu , zaman geçirmelerine izin verdi ve iki yarıda da uzatmaları gereğinden az verdi. Kısacası Wolfgang Stark'ın devamı niteliğinde maç yönetti.


3- Tribün

Takdirin olduğu yerde egolar bitmez. Ultraslan'ın tribün gösterileri dünya çapında fakat uzun zamandır bunun ötesine gidemedi. Maçı televizyondan izlediğim için içerden bir yorum yapamıyorum fakat benim maç boyunca duyduğum boğuk tezahüratlar dışında kulağıma gelen yegane ses pozisyonlara verilen tepkilerin doğurduğu uğultulardı. Eğer bu şekilde olacaksa tribünler 80'li yıllarına dönüp tekrardan o şenlik havasına bürünsün , böylesinin takımlara katkısı olmaz. Zaten ben bu tribün gruplarının pankartlara kendi logolarını kocaman işlemelerine anlam veremiyorum.


4- İhtimaller

Galatasaray'ın grupta şekillenen son puan durumu ve kalan maçlar sonrası bir üst tur için neredeyse tek ihtimali kaldı ; Cluj maçlarından en az 4 puan çıkarıp , Braga'yı deplasmanda mağlup ederek Manu maçını beklemek. Tahminimce , geçen sezon yaşadığı şoku tekrarlamak istemeyen Manu önündeki en az 2 maçı kazanarak puanını 12 yapar ve son maçlarına daha alternatif kadrolarla çıkar. Eğer Galatasaray finali son maça taşıyabilirse Cluj'un evinde , Braga'nın deplasmanda olduğu maçtan çıkan sonuç da Galatasaray'a yarayabilir.


Not : Söylemeden edemem ; Muslera'ya ne desek az , gerçek bir efsane oluyor.

Hiç yorum yok: