31.03.2012

107 Rekoru


Real Madrid bugün Osasuna deplasmanından 3 puanı 5 gol atarak aldı. Bu maçla birlikte La Liga'da 30 maç sonunda 100 gole ulaştılar. Kabaca bir hesapla maç başında 3.33 gol eder ki istisnaları saymazsak bu kaba hesap neredeyse buna tekabül ediyor.

Geçmiş istatistiklere baktığımız zaman Madrid ekibinin Barcelona karşısında çoğunlukla ligi daha iyi averajlarla bitirdiğini söyleyebiliriz fakat bu işin rekabet kısmı. Bu durumu asıl ilginç kılan istatistiklerden en önemlisi ise Jose Mourinho'nun Real Madrid tarihindeki 89-90 sezonuna ait 107 gol atılan sezonu geçip geçemeyeceği. Portekizli Real Madrid'i 3 sezon sonra şampiyon yapar ve bunu 107 gol rekorunu kırarak başarırsa Madrid tarihine daha kalıcı bir iz bırakabilir. Bunu yaparsa kendisine gönül rahatlığıyla "107 gol atan takımın teknik direktörü" diyebiliriz.

Not : Real Madrid geçen sezon Mourinho yönetimde ligi 102 golle 2. sırada bitirdi. İlginç olan Real Madrid'in Mourinho'dan önceki sezonda da ligi 102 golle 2. sırada bitirmiş olmasıydı.

29.03.2012

Fazla Athletic !


Manchester United'ı kupa dışına itene kadar neredeyse kimsenin dikkatini çekmemişti Athletic Bilbao. Oysa şimdi Uefa Avrupa Ligi yarı finaline tek ayağını atmış rakibini bekliyor.

Bu akşam Schalke 04 filelerine deplasmanda 4 gol bıraktılar. Maçı izleyemedim ama 2-3 olduktan sonra kalan 10 dakika içinde Bilbao'nun golü bulacağına neredeyse emindim. Bask birliği takımın kilidi olmuş diyebilir heralde.

Gecenin sonuçlarıyla noktayı koyalım ;


AZ Alkmaar 2-1 Valencia
Atletico Madrid 2-1 Hannover
Schalke 2-4 Atletic Bilbao
Sporting Lisbon 2-1 Metalist Kharkiv



28.03.2012

1# Tek Hareket : David Trezeguet


Bizim tarihimizde ikince kez katıldığımız ve ilk kez çeyrek final oynadığımız Euro 2000 finali...

İtalya ve Fransa arasında oynanan bu kupayı Fransızlar için daha önemli kılan 2 sene önce Fransa'da düzenlenen dünya kupasını kazanmış olmaları.


Fransa'nın uzatmalara son dakikada götürdüğü final maçını Robert Pires'in asistiyle tamamlayan David Trezeguet Fransa'ya kazandırıyor ve tarihin altın dönemini altın gol ile ülkesine getiriyordu. Daha sonrasında ve öncesinde benzeri golleri atmışlığı olan Trezeguet , bu golle kariyerinin en parlak vuruşunu da yapmış oluyordu ;


21.03.2012

Utanca Davet : Fenerbahçe ve Kadın Taraftarları


Galatasaray'ın Fenerbahçe'ye üstün oynadığı ve yedek kulübesinden iki yaralıyla ayrıldığı bir Kadiköy derbisi bitiyor , hafta arasında TT Arena'da oynanan maça Fatih Terim ve Hasan Şaş yara bandıyla çıkıyorlardı. Yara bandıyla çıktılar çünkü Kadiköy'de kafalarına yabancı maddeler isabet etmişti. Nihayetinde doğal bir ihtiyaç , eski bir tedavi yöntemidir yara bandı.

Bugün ise Fenerbahçe evinde Samsunspor'u konuk etti. Maçı Fenerbahçe 3-0 kazandı fakat maçın önüne geçen iki hadise vardı , ikisi de konuşulmadı ;

1- Fenerbahçe'nin Galatasaray maçından dolayı alması gereken ceza toplanacak kurul tarafından -kimilerine göre- perşembe günü verilmesi gerekirken salı günü apar topar verildi ve Samsunspor'la oynanacak olan Türkiye Kupası maçına denk geldi.

2- Seyircisiz oynama cezası nedeniyle maçı kadın ve çocuklar doldurdu. Kadınlar elbette canımız , onları futbolun en içinde görmeyi de her zaman isteriz. Bu konu hakkındaki görüşlerimi bir Fenerbahçe maçı sonrası mutlulukla dile getirmiş de bir Galatasaray taraftarıyım fakat bu akşam gördüklerim beni bile çileden çıkarttı !
Tribünleri emanet ettiğimiz , yeri geldiğinde "biz bu işi abarttık sizin eliniz dokunsun da düzelsin" dediğimiz kadınlardan bazıları "yara bandı" takmış. Hani şiddeti övmenin böylesi. Gerçekten utandım , en az utandığım kadar da öfkelendim. Bugün kadınlar bunu yaparsa birbirini doğrayan erkeklere ağzınızı açıp tek kelime etmeye hakkınız olmaz.

Galatatasaray maçı öncesi Twitter'da Buse Terim'e yapılan terbiyesizliği "Fenerbahçe taraftarına mal edilemez" diye öteleyenler ; mabed dedikleri fakat artık bir terbiyesizlik yuvasına dönüşmüş Şükrü Saraçoğlu tribünlerinden Twitter'a kadar uzayan bu "yara bandı" terbiyesizliğini nasıl bir savunmayla başka yerlere sürecek merakla bekliyorum.


Yaratılan bu nefret ortamına kadın eli değdiği için birilerinin utanması gerekiyor , o işi de bir Galatasaray taraftarı olarak ben üstleniyorum. Belli ki birileri o aşamayı hiç öğrenemeyecek...

Türk Hakemi Kuralları Yeniden Yazıyor


Hakem dediğin müsabakayı yöneten insandır. Topa hiç dokunmadan maçın kaderini değiştirebilecek kadar olan etkisinin aynı şekilde bir de dokunulmazlığı vardır. Buna bağlı olarak kararlılığı ve tutarlılığı da olmalıdır. Tabi ülkemizden bahsetmiyorum.


Belli kuralların kesin bir biçimde uygulanması şart iken atlandığına tanık oluyoruz. Mesela düdükten sonra topa vurmanın cezası sarı kart mıdır ? Futbolcunun eliyle "kart göster kart" demesinin cezası nedir ? Hepsini geçtim , rakip oyuncuya futbol dışında kalan bir müdahalede bulunmanın ; mesela itmenin cezası nedir ?
Bütün bunları bu kadar seri bir biçimde sormamın sebebi bu akşam oynanan Fenerbahçe - Samsunspor maçının 89. dakikasında yaşanan bir hadise ;

Maç 3-0 , Fenerbahçe evinde artık turu atlamış. Stoch orta sahanın köşesinden aldığı topu iki Samsunspor'lu futbolcunun arasından geçirmek isterken Serdar Özkan'ın müdahalesiyle yerde kalıyor. Hakem İlker Meral düdüğünü çaldığı sırada Samsunspor'lu oyuncu sinirlenip hareket halindeki topa vuruyor ve İlker Meral önce Serdar'a sonra dğer oyuncuya sarı kartını gösteriyor. Tam o sırada Stoch Serdar Özkan'ın üzerine geliyor ve hakemin hemen yanında Serkan'ı itiyor. Eli soğumadan iki adet sarı kart çıkaran İlker Meral buna sessiz kalıyor.

Bizim de aklımızda soru işaretleri kalıyor ; "bu işin tam kuralı ne ?"

20.03.2012

Galatasaray - Sivasspor : Kanatlı İntihar


Galatasaray 0 - 1 Sivasspor


Galatasaray 3 gün önce ezeli rakibini deplasmanda adeta sahadan silmiş , 11 yıl sonra galibiyet son dakikada direkten dönmüş. Taraftar coşkulu , şampiyonluk şarkıları söyleniyor ve arada Türkiye Kupası maçı var.

Maç öncesi kadrolara bakıldığı zaman Galatasaray kadrosunda göze batan 3 değişiklik vardı ; Muslera , Melo ve Elmander. Bunun ne demek olduğunu ilerleyen dakikalar daha iyi gösterdi fakat oraya gelmeden önce biraz olsun maçı anlatmak lazım.


Kim ne derse desin bu ligin en iyi yerli teknik direktörlerinden birisi Rıza Çalımbay. Zamanında yıllarını verdiği kulübün yöneticileri tarafından tam tabiriyle haksızlığa uğramasaydı şu an çok daha farklı bir kariyeri olabilirdi.
Bu maça da belli bir sistemle başlamış Rıza hoca ; Galatasaray'ın yakaladığı havayı ve seyircisi önünde oynayacak olmasının avantajını bildiği için rakibin baskını kabul ederek başladı oyuna. Ekmeğine yağ süren ise Melo ve Elmander'in yokluğu olur biraz. Bu bölümde Baros'un boş alan bulamaması , Necati'nin ise ender aldığı topları kontrol bile edememesi Galatasaray'ı pozisyon bulamamaya itti.

Galatasaray oyunu yönlendiren ve rakibini kendi sistemine mecbur bırakan bir takım. Zaten bu sezonun özetini de böyle yazabiliriz. Bunu sağlayan en önemli faktör yapılan pas sayısı , zira kanatlardan istediği verimi alamayan bir takımın rakibini çözmesinin ve daha önemlisi oyununun kontrolunu ele geçirmesinin tek yöntemi de bu. Oysa Sivasspor karşısında topla oynamaya yüzdesi yüksek fakat o topları pozisyona çevirme becerisi aynı oranda düşük olan Galatasaray'ı Rıza Çalımbay'ın 40. dakika sürprizi bekliyordu : Derbiden yorgun dönen rakibini 40. dakika üzerine çeken Sivasspor , ilk yarının bitimine 5 dakika kala yarattığı baskıyı ikinci yarıda da sürdürünce golü buldu. Dakika 50 skor 0-1.

Fatih Terim sanırım bu sezon oyuna ilk kez bu kadar kötü müdahalelerde bulundu. Önce Sabri'yi oyuna alması , ardından Engin Baytar - Sercan Yıldırım değişikliği akıl karı değildi.
Geri kalan dakikaları tek tek anlatmaya gerek yok ; Galatasaray'ı önde karşılayan ve kontra atağa mükemmel çıkan Sivasspor maç boyunca 4-5 tane net pozisyon yakaladı. Bu pozisyonlar çok başarılı bitmese bile Ufuk Ceylan'ın performansı sanırım Galatasaray'ın göze batmayan iki isminden birisi olmasını sağladı.

Maçı Sivasspor 0-1 kazanarak çeyrek finale yükseldi fakat benim yazım asıl bundan sonra başlıyor...


* Artık şu olur olmaz pozisyonlarda yere yatmak , skor avantajını oyunu futbol dışı hareketlerle soğutarak korumak bitsin. Hadi ikili mücadeleye giren oyuncunun kendini yere bırakmasına yürek sızladı diyelim , tozluğunu çıkarıp yerlere uzanmak nedir ?

* Baros Galatasaray'a geldiğinde golcü olduğu söyleniyordu fakat Baros kariyeri boyunca hiçbir zaman golcü olmadı. Futbola başladığı yıllarımuaf tutarak konuşuyorum , gittiği her takımda pres futbolunun bir silahı olarak kenarda kaldı hep. Ha işini iyi yapmadı mı ? Yaptı.
Fakat Elmander'in Galatasaray'a gelmesi ve ara transfer döneminde takıma katılan Necati'nin harika bir form yakalaması yabancı sınırlamasındaki Baros'a yolu gösteren hamleler oldu. Hafta sonu Fenerbahçe maçında direğe takılan topu gol olsa adını tarihe yazdırabilirdi fakat 3 gün sonra Sivasspor maçında inanılmaz etkisiz bir oyun oynaması ve geldiği günden beri vazgeçmediği "elle top kontrol etme" ve "olmaz pozisyonlarda kendini yere bırakma" alışkanlıklarına devam etmesi sonuna hazırlık gibi oldu.
Zaten Elmander gibi son topa kadar mücadele eden bir futbolcunun yanında Baros'a kızmamak futbol tanrılarına da inançsızlık sayılır.

* Sabri uzun bir süreden sonra maça çıktı ama keşke çıkmasaydı. Sabri Galatasaray taraftarıdır doğru ama bu yetmez. Zaten millet olarak şu "x oyuncu şu takımı tutuyormuş" hastalığından da vazgeçmemiz lazım , yeri gelmişken söyleyeyim.
Her neyse , Sabri oyuna girip sağ açık oynamaya başladığı andan itibaren yaptığı pas hataları ve etkisiz futboluyla sınırlı kalmadı , aynı zamanda Eboue'nin de ileri çıkmasına mani olmuş oldu. Bunu son 10 dakikada Eboue'nin isyan edip ileri çıkmaları ve nispeten daha etkili pozisyonlar yaratamasından da anlayabiliriz. Fatih Terim asla bir futbolcusuna kuyu kazmaz fakat Sabri'yi bu maçta oyuna sokarken taraftarın uzun süredir dillendirdiği "Sabri şu oturmuş takıma geri dönmemeli" düşüncesini yıkmak için oyuna alması Sabri'nin "hizmetleri için teşekkür plaketini" kabul etmesine dönüştü.

* Riera'nın bu takımda hala nasıl forma şansı bulduğunu bilim adamları araştırsın. Başka sözüm yok.

* Sercan Yıldırım sadece Galatasaray'ı değil futbolu bıraksa yeridir. Bir futbolcunun maç boyunca hiçbir başarılı hareket yapamamasının , -gerçek anlamda- ayakta bile duracak gücü olmamasının başka bir neticesi olamaz.

* Sivasspor iyi top oynuyor , kondisyonunu son dakikaya kadar koruyabiliyor. Bunu takım olarak yapabilmek başlı başına bir iş ama Eneramo da başlı başına bir takım. Ujfalusi'nin Galatasaray geldiğinden beri bu kadar etkisiz oynadığı ve sinirlendiği başka bir maç daha yok , sanırım olamaz da.

* Rıza Çalımbay Sivasspor'a temiz bir sayfa açmak istiyor , umarım bunun önüne geçecek şeyler yaşanmaz.

* Hakem Kamil Abitoğlu iki takım için de berbat bir maç yönetti. Olmaz yerlerde tam tersi faul kararı verirken vermesi gereken faullerin neredeyse hiçbirisini çalmadı. Özellikle Sivasspor'a ofsayt verdiği pozisyon ve son dakikada Galatasaray'a vermediği penaltı skandalın en önde bayrak taşıyanı.



Neticede Galatasaray etkisiz bir futbol oynadı ve Sivasspor maçı hak ederek kazandı. Burada Galatasaray için konuşulması gereken esas konu 2 hafta önce deplasmanda 4 gol attığı rakibine evinde pozisyon bulamaması. Üstelik o maçta da iyi bir futbol oynamamasına rağmen.

18.03.2012

Carvalhal


Sezon başında kadrolara bakıldığı zaman şampiyonluk yarışı vereceğine kesin gözüyle bakılan bir Beşiktaş vardı. Önce hocası şike davası sebebiyle göz altına alındı , ardından yerine Carlos Carvalhal getirildi.

Kabaca baktığınızda ligde 30 maçın sonunda 50 puan toplamış ve 1 maç eksiğiyle birlikte lider Galatasaray'ın 20 puan gerisinde , Avrupa Ligi 4. turunda elenmiş bir Beşiktaş var. İşin ilginç kısmı ise kimsenin suçu üzerine almaması. Başkanlık seçimi , futbolcu performansları , Quaresma'nın kadro dışı bırakılıp jet hızıyla affedilmesi derken kimin ne yaptığı belli değil. Bütün bunların yanına Carvalhal'ın günü kurtarma açıklamaları da eklenince işler içinden çıkılmaz bir hale geliyor.

Carvalhal son yaptığı açıklamada bütün bir camia tarafından söylenen "Mart ayını gören tek Türk takımı olduk" avuntusuna sığınmış. Üstelik bunu söylerken sığındığı en temel argüman ; memleketi ve geçen sezonun finalisti Braga'yı elenmiş olması. Atladığı nokta ise Beşiktaş'ın an itibariyle Türkiye Kupası hariç ligi kupayla kapamasının mümkünatı kalmadığı. Üstelik henüz mart ayında !


Eklemekte fayda var ; Kısa süre önce çalıştırdığı Sporting Lisbon , Beşiktaş'ın Atletico Madrid'e elendiği turda Manchester City'i eleyip çeyrek finale çıktı !

17.03.2012

Fenerbahçe - Galatasaray : 15+30+45


Fenerbahçe 2 : 2 Galatasaray


Teknik adamlar ikiye ayrılır ; Kazanmak isteyenler ve yeterli sonucu almak isteyenler.

Maç öncesi basında Fatih Terim'in söylediği iddia edilen onlarca haber çıktı. Aralarından en ilginç olanı "Beraberlik yeter" dediğini iddia ediyordu. Bunun maç içindeki etkisi konumun özeti olacak.


Hafta arasında Fenerbahçe yöneticilerinden tutun futbolcusuna kadar pek çok isim Twitter hesaplarından derbi yorumları yaptılar. Maç başlamadan , kadrolar açıklanmadan yapılan bu yorumlar bağlı bulunduğunuz takımı etkiler , bu işi hiç öğrenemediler.

Neyse ne , teknik kısıma geçelim ;

İlk 15

Galatasaray sahaya çift forvet çıkarak niyetini en başından belli etti. Buna karşılık olarak Aykut Kocaman takımını tek santrafor sahaya sürdü. İlk 15 dakika Fenerbahçe baskısı hissedildi. Baskı dediğiniz zaman topu rakip sahaya yıkıp pozisyon bulmak akla gelir fakat durum bunun aksine tamamen psikolojik.
Galatasaray'lı futbolcular iki top bile yapacak güveni yakalayamadan hakem hafifliğini belli etti. Mehmet Topuz'un kaybettiği topta tekmelediği Melo'ya fiziksel temasta bulunan Fenerbahçe'li futbolculardan özellikle Emre Belözoğlu kart görmeliydi , Bülent Yıldırım es geçti. Böyle bir maçın henüz başında böyle bir pozisyona kart bile göstermemek maçı oyunculara teslim etmektir.

Ziegler herkesin bittiğini düşündüğü bir pozisyonda topu kovaladı , güzel bir orta yaptı. Sow bence çok üst düzey bir futbolcu değil ama pozisyon almayı ve son vuruşu iyi yapıyor. Belkide bütün bunları en iyi yaptığı bir pozisyonda harika bir gol attı. Golü anlatırken Galatasaray defansını eleştirmemek olmaz. Adam paylaşımından tutun alan dağılımına kadar her şeyin yanlış olduğu bir pozisyonda Sow'un golü atmasına sebebiyet verdiler.

Golün etkisiyle Fenerbahçe baskısı da arttı. Orta sahadan kullanılan bir duran topa Ujfalusi'nin dengesiz karşılığı topu Alex'in önüne bıraktı. Melo'nun 4. dakikayı unutamadığı öfkeli zaman dilimlerinden biri olsa gerek , Alex bomboş kalınca mükemmel bir vuruş yaptı. Zaten futbolu ve Alex'i az çok bilen herkesin gol olacağına inanacağı bir pozisyondu , kaçmadı.

O dakikadan sonra iki itimal vardı ; Ya Galatasaray geri çekilecek ve maçı sahasında kabullenecekti ya da oyuna ortak olacaktı...


Ara 30

İkinci gol sonrasını anlatmak için yazının başına dönmek istiyorum ; Teknik adamlar ikiye ayrılır ; Kazanmak isteyenler ve yeterli sonucu almak isteyenler.

Sahasında 2-0 öne geçmiş ve rakibine her anlamda üstünlük sağlamış bir takımın frenine basmak teknik direktör ünvanına saygısızlık. Aykut Kocaman , Galatasaray'ın devre arasında soyunma odasına gidebileceği en iyi şartları sağladı. O dakikaya kadar kanatları kullanan , rakibe ilerde ve orta alanda baskı yapan takımını geri çekti. Buna karşılık olarak Selçuk İnan ve Felipe Melo'nun oyuna ısınmak için bolca vakti oldu. Ne zaman bu iki isim topla oynamaya başlasa Engin Baytar'a , ordan da daha çok Elmander'in olduğu bölgeye top daha fazla gidiyor ve orada kalıyor. Fenerbahçe geri çekildikçe Galatasaray baskıyı arttırdı , oyun güveni de buna bağlı olarak arttı.

O süre içinde Engin Baytar'ın çektiği suç ve Fenerbahçe ceza sahasına bol pasla giden her top Fenerbahçe'yi bunalttı. Zaten Necati'nin mükemmel bir zamanlamayla attığı pası Elmander ödüllendirdi.

İlk yarının sonuna kadar topa sahip olan Galatasaray'a cevap gelemeyince Galatasaray soyunma odasına sakin ve kendinden emin giderken Fatih Terim'e söyleyecek daha az şey kalıyordu.



Son 45

İki takımın da ikinci yarıya aynı kadroyla çıkmasındaki hata Aykut Kocaman'ın hanesinde yazmalı. Konsatrasyonunu kaybetmiş ve rakibe teslim olmuş takımına hiçbir değişiklik yapmadan sahaya sürmenin asıl adı intihar.

İkinci yarı ilk yarının son 30 dakikasından farklı geçmedi. Galatasaray pas yaptı , Fenerbahçe seyretti. Bir ara yayıncı kuruluş skor göstergesini silse maçı yeni açanlar Galatasaray'ın farka gittiğini düşünebilirdi. Zira Galatasaray bir futbol takımının yapması gereken her şeyi yaptı. Fakat pozisyonları ve nihayetinde golü asıl çağıran Aykut Kocaman'ın Stoch-Selçuk değişikliği oldu. Ne olursa olsun Stoch gibi bir oyuncuyu oyundan alıp yerine Selçuk'u koymanın yegane açıklaması batıl inançtır. Aykut Kocaman koca bir futbol bilimini elinin tersiyle iterek "Selçuk Galatasaray'a gol atıyor" inancına bel bağladı adeta.

Bu değişiklik sonrası ön libero sayısı 3'e çıkan Fenerbahçe top yapmak ve rakibin kanat akınlarına karşılık vermek konusunda çaresiz bir duruma düştü. Zaten Fatih Terim'in Emre Çolak - Aydın Yılmaz değişikliği de buraya dayanıyor. Aydın eleştiriliyor , eleştirilmesi çok da doğru fakat rakibin oyunu ortada karşılayacağı bir anlayışa kanat oyuncularıyla cevap vermek te büyük teknik direktörlerin işi.

O dakikadan sonra Selçuk'un tek etkisi auta giden bir kafa vuruşu olurken , Emre Çolak'ın yerine girip Engin Baytar'la kanat değiştiren Aydın etkisi en az 4-5 etkili atak oldu. Tabi bütün bunları anlatırken Engin Baytar'a ayrı bir başlık açmak şart ;
Bütün oyun boyunca pres yapması , rakibi hemen her bölgede rahatsız etmesi mükemmel fakat gereksiz top ezmesi ve zaman zaman yaptığı yanlış hamleler takıma büyük zarar veriyor. Bu topla oynama sevdası bana Hasan Şaş'ın olgunlaşmamış dönemlerini hatırlatıyor.
Elmander bu bölümde çok pres yaptı , hemen her hava topunu takımına kazandırdı. Galatasaray'a gelişi sonrası hakkında yapılan yorumlarla ortaya koyduğu performans arasında kocaman bir utanç var. Rakibi her pozisyonda rahatsız eden ve sırtı dönük aldığı hemen her topu pozitif kullanan bir futbolcu her takıma lazımdır.

Hemen herkes maçın böyle biteceğini ve hatta Fenerbahçe'nin kontra atak golü bile bulabileceğini düşünürken son yılların en eleştirilen adamı Hakan Balta sahneye çıktı. Hakan Balta karambollerde bir şekilde topu sol ayağında bulmayı biliyor. Benim hatırladığım bir Beşiktaş maçı bir de Türkiye - Almanya maçı var böyle gol attığı. Çok hata yapıyor ve takımın en zayıf bölgessini teslim ediyor ama hakkını vermek lazım ki enteresan goller de attığı oluyor.

83. dakikada gelen bu golü çıkarmak Fenerbahçe için imkansız bir hale gelirken Galatasaray'ın gole yakın taraf olması da gayet normaldi. Bilmiyorum maçı izleyenler fark etti mi fakat Aykut Kocaman 85. dakikada Bienvenu'yu oyuna almış. Tamamen göstermelik bir hamle olarka tarihe not düşebilir.

İşin en çok konuşulan ve 11 yıldır Kadiköy'de kazanamayan Galatasaray'ı bu istatistikten kurtarabilecek pozisyon 4 dakikalık uzatmanın sonunda geldi. Selçuk'un mükemmel ortasına Baros çok akıllıca bir vuruş yaptı , top direkten döndü. Bence işin aıl ilginç kısmı dönen topun o bölgede bulunan 2 Galatasaray'lı futbolcuya da denk gelmeden uzaklaşmasıydı. Sanırım ilk Yobo'nun o müdahelesi yıllar boyunca unutulmaz.


Özetle Galatasaray'ın 75 , Fenerbahçe'nin 15 dakika oynadığı bir maç izledik. Tarih böyle şeyleri yazmaz , istatistikleri vereyim ;

* Galatasaray'ın kaleyi bulan 10 , kaleyi bulmayan 8 şutu ,
* Fenerbahçe'nin kaleyi bulan 5 , kaleyi bulmayan 5 şutu ,
* Galatasaray 6 , Fenerbahçe 2 korner kullanmış ,
* Topla oynama yüzdesinde Galatasaray'ın Fenerbahçe'ye %51'e %49 üstünlüğü var

Başarılı pasların istatistiğini not tutmadığım için veremiyorum fakat Galatasaray'ın bariz bir üstünlüğü olduğu aşikar.


Kan

Galatasaray'ın Kadiköy'de puan aldığı ya da maçı puan alıcak skorda götürdüğü hemen her maçta teknik heyetten birisinin kafasına bir cisim atılıyor. Daha öncesinde Gerets'in başına gelen bu hadise bu kez Fatih Terim ve Hasan Şaş'ın başına geldi. Bu tip olayların tespiti , cezası nasıl olur bilmiyorum fakat artık olmalı. Aynı şekilde TT Arena'da ssahaya atılan rakı şişesi de unutulamaz. Bu tip olaylar futbola yakışmıyor , üstelik her defasında inatla...


Kaleciler

Samimiyetini bilemem fakat Volkan Demirel'in de dediği gibi Muslera kendisinden iyi kaleci. Nedeni gayet basit ; profesyonellik.

Fenerbahçe 2-1 öndeyken Volkan kornere çıkacak bir topa gerekiz bir atlayış yaptı , topu sektirdi. Bu tip hareketleri Galatasaray maçlarında çok fazla yapıyor fakat bu duygusallık onun kariyerine ve hafızalara farklı ekleniyor.
Bunun dışında iki kalecinin de bariz bir hatası olduğuna inanmıyorum. İkisi de çok özel kurtarışlar yapmadılar fakat dediğim gibi yedikleri gollere de hiçbir şey yapılamazdı.


Hakem : Bülent Yıldırım


Cüneyt Çakır Türk milletini en iyi şekilde temsil ederken yokluğunda düdüğü belli adaylar arasında gidip geldi. Bence Cüneyt Çakır'dan sonra bu derbiyi yönetebilecek performansa en yakın isim Fırat Aydınus fakat maça verilmedi. Tabi bizim başarılı dediğimiz bir tek hakemimi olması asıl konuşulması gereken konu fakat tercihin yanlışlığı da aşikar.

Yazının başında dediğim gibi henüz 4. dakikada düdüğünü oyunculara verdi Bülent Yıldırım. O dakikada vereceği sarı kart ya da kartlar oyunu nispeten yumuşatabilirdi fakat tercihini öyle kullandı. Zaten o dakikadan sonra ne karar verse olmayacaktı , yine de iyi toparladı. Özellikle on 10 dakika içinde Galatasaray lehine çaldığı pozisyonlar oyunu rayında tuttu.


Fenerbahçe

Taraftarından yöneticisine kadar 3 maymunları oynamaya devam eden bir Fenerbahçe var. Kime Fenerbahçenin ligde geldiği durumu başka olaylara bağlayamaz , bütün sorun camianın kendisinde. Kabul edin ya da etmeyin bu play-off sistemi Fenerbahçe'den çok kimsenin işine yaramayacak. Böyle şansa rağmen rakibini evinde yenememiş olmanın faturası budur.
Hemen bütün Fenerbahçe camiası Aziz Yıldırım'ın peşinde düşmüş durumda. Bunlar başka konular , konuşulması gereken renklerdir , en başta taraftar bunu yapmalı.
Ayrıca hafta içinde motivayonu arttırmak adına Aykut Kocaman'ın sözleşmesini yenileyen Fenerbahçe yöneticileri hatanın kar kısmından dönmeli .


Galatasaray

Fatih Terim takıma kazanmayı öğretti artık. Bu evinde de olsa , Kadiköy'de de olsa , rakip 18. sırada da olsa takım 10 kişi de kalsa...Fatih Terim'in bu öğretisi güzel futbolla da birleşince rakiplere sadece Galatasaray'ın oyununa ayak uydurmaya çalışmak kalıyor.
Takım hem tecrübeli hem de genç oyunculardan oluşuyor. Semih Kaya ve Emre Çolak daha istenen seviyede değil , göklere çıkarmak onlara da ihanet olur. Örneğin bugün Semih Kaya'nın yaptığı bir pas hatası vardı ki affedilir değil.

Neticede play-off gibi mantıksız bir uygulama da olsa Galatasaray artık şampiyonluğa çok yakın. Her şeyden önce kazanmayı isteyen , buna alışmış ve başarabilen bir takım var ortada. Tahminimce gelecek 2-3 sene içinde yapılacak takviyelerle de birlikte daha iyi olacaktır.



Son olarak basın hakkında bir şeyler söylemek istiyorum ;

Evet basının esas derdi yaptığı işi satmaktır , kabul. Fakat yazılan - çizilen bazı şeyler emeğe saygısızlığa kadar varabilir. Son 1 haftadır ve hatta maçtan hemen sonra bile bütün bir 90 dakikayı Galatasaray'ın kaç maçtır Kadiköy'de kazanamadığı başlığıyla özetlemek ? Eğer konumuz istatistik ise Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı Kadiköy'de sson 2 maçtır , totalde ise 3 maçtır yenemediğini de yazmak gerekir. Umarım bu noktalara dikkat edilir.


"Futbol güzel şey , oynadıkça"


15.03.2012

Sorun Cenk'te Değil


Beşiktaş Madrid'de 3-1 mağlup oldu. Döndü , büyük umutlar ve gösterişli bir atmosferle Atletico'yu konuk etti.

Bu kısımları hızlıca geçip gelmek istediğim noktaya geliyorum ;

Maç 0-1 , ilk maçı da koyarsan kabaca bir hesapla Atletico Madrid 1-4 önde. Kimse geride kalan 90+83 dakikada 1 gol atabilmiş Beşiktaş'tan 3 gol beklemiyor fakat bir istek var , o da sonuna kadar mücadele edilmesi. İşte tam o sırada hiç olmayacak bir pozisyonda şu golü yiyor Cenk Gönen (videoyu ben upload etmedim ama başlığı için kendi adıma özür dilerim)

Twitter'da , forumlarda vb. internet mecralarında insanlar "Beşiktaş sanki turu atlayacak skoru yakalamıştı da Cenk'in yediği gol turu kaybettirdi !" diye yorumlarda bulunuyorlar. Sanki sorun Cenk'in yediği gol gibi , sanki sorun Beşiktaş'ın turu daha farklı kaybetmesi gibi.


Böyle durumlarda futbolcularımıza moral verirken "ya daha genç" diyoruz , daha ileri gidersek "aaa daha tecrübesiz" diye açıklıyoruz. Rakip takımın kalesini 19 yaşında bir adam korurken , kiralık oynayan bu adamın Real Madrid'e gideceği ve Casillas'ın yerine hazırlanacağı konuşulurken biz 23 yaşındaki bir futbolcumuz için genç demeye utanmıyoruz. Üstelik yediği gol hiçbir beceriksizlik ya da tecrübesizlik ihtiva etmezken.


Biz millet olarak işini yapan profesyonelleri hep amatör bir dille bağrımıza basıyor ya da eleştiriyoruz. Cenk oradaysa ve sen kaleciliği 17 yaşında bırakıp bankacı olduysan , o kaleci oraya senden daha iyi olduğu için gelmiştir , en azından öyle olması gerekir. Bunu bir türlü ayırt edemiyoruz.

Ondan sonra taraftarlar olarak umutla beklediğimiz yarınları tek tek çöpe atıyoruz bugünden ; yarın başka bir maçta elin adamını bizim futbolcumuzun yaptığı hata yüzünden alkışlamak için...