26.02.2013

Camp Nou 3'lemesi : Real

Barcelona 1 : 3 Real Madrid

Mourinho , sezon sonu ayrılacağı söylentileri arasına bir ŞL kupası ekleme planlarına Kral Kupasını da eklemiş. Barcelona'da işler iyi gitmiyor , Milan'a yarısı kaybedilmiş tur bakalım ikinci ayağında nelere gebe olacak.







2012 Ocak ayından bugüne oynanan El Clasico'larda Real Madrid'in ciddi bir üstünlüğü olduğunu skorlarla ekleyelim ;

Barcelona 2-2 Real Madrid
Barcelona 1-2 Real Madrid
Barcelona 3-2 Real Madrid
Real Madrid 2-1 Barcelona
Barcelona 2-2 Real Madrid
Real Madrid 1-1 Barcelona
Barcelona 1-3 Real Madrid

25.02.2013

Geri Dönüş Nedir ?



Galatasaray 4 : 2 Orduspor

Muslera'nın degajında top Selçuk İnan'a çarpıp gol oldu , Orduspor penaltı kazandı ve Galatasaray deplasmanında iki farklı öne geçti , sırasıyla Fatih Terim ve Hasan Şaş tribüne gönderildi , Galatasaray 20 dakikada 4 gol buldu ve ceza sahasına ambulans girdi.


Kabaca özeti böyle olan bir maçın başka neyi yazılabilir ? Şunlar ;

* Sneijder ve Selçuk İnan , kendilerinden beklenecek kalitede mükemmel goller attılar ;

* Burak Yılmaz ikinci yarıda mükemmelin üstünde oynadı , 2 gol attı ve dakikalar 90+4 olduğunda hala pres yapıyordu ,

* Hakem Serkan Çınar çok kötü maç yönetti. Umbides'in Drogba'ya yaptığı harekete penaltı çalmaması , aynı Umbides'e olmadık bir sarı kart göstermesi bile başlı başına yanlış.

* Hector Cuper hakkında çok şey okumuştum ; Ordu'da kendisine lüks bir evde oturması teklifini reddedip mütevazı bir ev tercih etmesi ve dahası. Bugün Fatih Terim hakem Serdar Çınar tarafından tribüne gönderilince kendisi bütün bir ikinci yarı kulübeden çıkmadı. Bunu kendince bir adalet için mi yaptı bilmiyorum ama neresinden baksanız mükemmel bir davranış. Rakibin sahasında iki farkla önde olan takımın hocasının kulübede oturması görülmeye değer bir olay. Tebrikler Hector Cuper.

* Muslera'nın kendi kalesine attığı golden önce Selçuk İnan Muslera'ya topu sağ tarafa atmasını gösterdi fakat Muslera topu sol bölgeye göndermek isteyince top Selçuk İnan'ın topuğuna çarpıp gol oldu. Böyle pozisyonlarda top kaleye girmek isterse girer , yapacak bir şey kalmaz.

* TT Arena'da zemin içler acısı. Eğer bu zemin bu tempoyla devam ederse bundan 2-3 maç sonrasında futbol oynanamayacak hale bile gelebilir. Üstelik Galatasaray'ın şampiyonlar ligi iddiası devam ederken oluşan bu durum gerçekten hayret verici.

* Galatasaray taraftarı tribün şovu konusunda dünya çapında fakat takıma destek olmak , rakibi baskı altına almak hususunda çok eksik. Bugün de ilk yarı üzerine ölü toprağı serilmiş binlerce insan vardı ve sesleri sadece hakeme tepki gösterirken çıktı. Bu noktada Drogba tarzı oyuncuların tribünü harekete geçirmek için verdikleri çaba çok önemli ki bunun faydası da görüldü.

* Galatasaray farkı koruyarak daha önce de bahsettiğim çalkantılı haftalara rahat girdi. Şayet haftaya Galatasaray Eskişehirspor'u mağlup ederse Beşiktaş - Fenerbahçe maçından gelecek her skor lehine olur.

* Barral ve Drogba'nın çarpışması sonucu oyuna ambulans girdi. Gördüğüm kadarıyla Barral'ın durumu ciddiydi , inşallah güzel haberler gelir.


Böylesine rahat gösterilen maçlar zor olur ve genellikle puan kaybıyla sonuçların Fakat bu tip geri dönüşler maçı tamamiyle rahat götürmekten çok daha pozitif bir etki yaratır. Bu muhteşem geri dönüş Galatasaray'a ciddi bir itici güç olur.

 Ayrıca bu maçı TT Arena'da izleyenler çok şanslı , televizyonlardan izleyenler şanslıydı. Eğer biraz olsun tarihi bir maça tanıklık etme isteğiniz varsa geniş özetini izlemenizi tavsiye ederim.

21.02.2013

20.02.2013

Zemin + Schalke

 Galatasaray 1 : 1 Schalke 04


"Schalke revir gibi" , "Schalke kolay rakip" , "Huntelaar da yok" ve dahası.


Türkiye'nin bu en büyük basın - yayın organları bile Schalke'den bi habermiş , bunu gördük. Takımın revir olduğunu iddia edip Galatasaray'ın fark atmaktan başka hiçbir sonucunu başarı kabul etmeyeceği imaları altında başladı maç.


Baskı yaratmak

Galatasaray  maça baskılı başlayamadı. İlk 4-5 dakikayı saymazsak oyunun neredeyse tamamı Schalke'nin kontrolünde geçti. Bu noktada Fatih Terim'in bu tip iki ayaklı maçlara , özellikle Şampiyonlar Ligi ağırlığına ayak uydurduğunu söylemek mümkün fakat dozu biraz kaçmış gibiydi.
Bu tip maçlarda evinizde oynamanın avantajıyla rakibi boğmanız gerekir , oysa sahadaki Galatasaray'ın böyle bir eylemi olmadığı gibi niyeti de yok gibiydi. Eğer böylesine diri takımların rüzgarını tersine çevirmezseniz fırtına oluyor , sonuçları telafi edilemez boyutlara ulaşabiliyor.


Schalke 04

Basınımız Schalke'yi tanımlarken "kolay kura" ilk söylenen sözdü. Bunu hepimiz de söyledik ama buradaki kolay kavramı diğer olasılıklar içinde göze batan bir tabirdi. Yoksa Schalke Şampiyonlar ligi arenasında oynadığı futbolla gayet üst düzey bir takım görüntüsünde. Bu maçla birlikte 7. maçlarını mağlubiyetsiz geçtiler ki bu çok önemli bir istatistik.
Klasik bir Alman disiplini görüntüsüyle oyun sistemin bozmadan 90 dakika oynamak kolay değil. Üstelik Schalke'nin 3-4 tane net pozisyonunun olduğu yerde Galatsaray kısır kalıyorsa burayı iyi düşünmek lazım.

Şok etkisi

Gerek Galatasaray'ın bu sezon içerde oynadığı Avrupa maçları , gerek kamuoyunun beklentisi sonucu maçı baskılı oynaması beklenen Galatasaray'ı terse yatıran Schalke'nin oyun anlayışı oldu. Rakibin sahasına ve üstelik ilk maçta bu kadar baskı kurmak , hücuma yönelik oynamak ev sahibini de şaşırtır ki ziyadesiyle şaşırttı. Yoksa ne Schalke çok mükemmel oynadı ne de Galatasaray berbat bir futbol sergiledi. Tabi bilhassa ilk yarıda Galatasaray'ın şanslı olduğu 2 , Schalke'nin 1 pozisyonu vardı ; Huntelaar'ın direk dibinde vuramadığı top ve Semih Kaya'nın müdahalesiyle milimetrelerin konuştuğu pozisyon Galatasaray'ın şansıyken Hamit Altıntop'un artık klasikleşmiş şanssızlığının ete kemiğe (daha doğrusu direğe) büründüğü pozisyon Schalke adına maçın dönüm noktasıydı bile denebilir.

Zemin
Zemin berbattı demek övgü olur. Böyle bir ortamda değil güzel futbol , ayakta durmak bile başarı. Bu anlamda sahadaki -hakem dahil- herkesi tebrik etmek lazım. Galatasaray'ın bu sezon Cluj maçında yaşadığı zemin problemi başka bir şekilde tekrar etti. Belki bu zemin Beşiktaş maçına yetişmesi açısından biraz erken kullanıma koyuldu ama acil bir tedbir lazım. Ben Galatasaray yönetiminin yerinde olsam bugünden geç olmamak kaydıyla çalışmalara başlar , gerekirse içerde oynanacak 1-2 lig maçını feda ederim. İşin futbol kısmının ötesinde sağlıklı bir zemin olmaması çok önemli. Neden bilmiyorum ama özellikle Galatasaray takımından hemen hiç kimse ayakta kalamadı.


Drogba - Burak : DrogBurak 

Burak'ın attığı gol muazzamdı. Tahmin ediyorum bu tur maçlarının ilk ayağında atılan en güzel gol olabilir. Fakat gole baktığımızda gözümüze en çok Drogba , daha sonra Selçuk batıyor. Sneijder'in takımda tam anlamıyla uyum sağladığı tek isim Drogba ve bu bile çok şeyi açıklıyor.
Bütün bunlar işin biraz detayı ama benim asıl dikkat çekmek istediğim şey Drogba'nın Burak'la olan uyumu. Belki saha içinde üst düzeye çıkan bir uyum değil henüz ama Drogba'nın Burak'a attığı ve ofsayt olan pozisyon bile çok şeyin açıklamasıydı.

 Drogba'nın yaşını tartışanlar yavaş yavaş lafı çevirmeye başlıyor.


Amrabat - Hamit - Eboue   

 Bugün sahanın en kötü 3 ismi yukarıda. Hamit yavaş kaldı , golde rakibin atağını başlatan hamleyi yaptı. Orada topu kullanabileceği bir alan ya da pas verebileceği bir arkadaşı yoktu ama o tecrübede bir oyuncunun topu hiç değilse takımı lehine bir atışa çevirebilmesi gerekirdi. Bu takımda neredeyse hiç kimse bu pozisyonlarda top kaybetmenin gole kadar gidecek bir reaksiyonun başlangıcı olduğunu onun kadar bilemez sanırım.

 Amrabat oyuna girdikten 2 dakika sonra sarı kart görerek kendi kendine kilidi vurdu. Agresif oyun tarzı takdiri hak ediyor fakat gördüğü kartın gereksizliği onun bu agresif yapısının da kontrolsüzlüğüne işaret. Buna ek olarak Amrabat dikine oynamayı sevmesine karşın tam anlamıyla bir etki yaratmaktan fazla uzak. Bunun en önemli sebeplerinden birisi boş alan bulamaması elbette fakat buna çözüm olabilecek bir ikili oyuna girişmekten kaçınması açıklanabilir değil.

Eboue'nin giderek düşen formunun en temel sebebi oyuna konsantre olmakta güçlük çekmesi. Geçen sezon sahanın her yerine koşan Eboue'nin yerine yenisi gelmiş ve bu yeni Eboue önündeki topa bile hamle yapmaktan kaçınıyor. Bana kalırsa Sabri'nin forma şansının bu kadar az olduğu bir dönemde ona formayı hediye ediyor , hatta etti.

Selçuk - Sneijder 

Eskiden de çok fazla koşan Selçuk İnan'ın Sneijder'in gelişiyle birlikte oyun için görevleri de değişmeye başladı. Bir anlamda yükü hafiflerken diğer anlamda artıyor fakat Selçuk performansından hiçbir şey kaybetmiyor. Fakat burada dikkat edilmesi gereken nokta , Sneijder'in kreatif yönüyle oyunu yönlendirecekse hangi bölgede oynayacağı. Dahası ilk yarı boyunca inanılmaz bir efor sarf etmiş bir Selçuk'tan ikinci yarı oyunu iki yönlü oynamasını istemek , bunu yaparken Sneijder'i oyundan almak macera aramak oldu. Şahsen ilk yarının sonunda Hamit - Amrabat değişkliği ve akabinde Sneijder'in kanadını Amrabat'la değiştirmesini beklerken -ki bu en basit kombinasyondu- Fatih Terim , Hamit'i oyunda tutarak Amrabat'ı solda oynattı ve Riera'nın da hali hazırda etkisiz hücumlarının üstüne Ambrat'la ölü bir kanat ortaya çıktı. Oysa Fatih Terim rakibin maç boyunca sağ kanattan yarattığı etkiyi bile kopya çekseydi en azından dengeli bir maç olabilirdi.


Hakem

Hakem William Collum kusursuza yakın maç yönetti. Oyunun hızını hemen hiç kesmeden kuralları bire bir uygulaması maçın sertleşmesini de engelledi. Üstelik yukarıda bahsettiğim gibi bu zeminde maç yönetmek bile takdiri hak ediyor.

Rövanş

İki ayaklı maçlarda evinde alacağın beraberliğin en güzeli kuşkusuz 0-0 , skor arttıkça rövanş için şans da azalıyor. Schalke'nin ikinci maçta oyuna bu kadar hızlı başlamasını beklemiyorum ama bugün Galatasaray kadar pasif kalmayacağı da aşikar. Bu anlamda sahada tam bir taktik savaş yaşanacak ama bu turu en az teknik direktörler kadar takımına getirebilecek olanlar takımın tecrübeli isimleri. Sakin olan , oyun disiplininden kopmayan takım turu geçer zaten.

Basınımız bu maç sonrası ve rövanş öncesi takıma yapılan yatırımlar hakkında yazıp çizmeden söyleyelim ; Galatasaray turu geçmese bile iflas etmiyor.

17.02.2013

Fio'dan Mesaj Var


1942 , 1962 ve 2013

Bunlar Fiorentina'nın Inter'i 4-1 yendiği seneler. Eğer Fiorentina biraz daha baskı kurmak isteseydi tarihlerinde Inter'i en farklı yendikleri 5-0 skorunu yakalayabilir ve hatta geçebilirlerdi bile.


Montella'dan Inter'e Milano derbisi öncesi ufak bir "kendinize çeki düzen verin" mesajı.

Alevden Gömlek



24 hafta :

Beşiktaş - Fenerbahçe
Eskişehirspor - Galatasaray


25. hafta
:

Fenerbahçe - Bursaspor
Galatasaray -Gençlerbirliği
Trabzonspor -Beşiktaş


26. hafta :

Beşiktaş - Kasımpaşa
Antalyaspor - Fenerbahçe
Kayserispor - Galatasaray



Mustafa Denizli zamanında o sezona ait bir sözü kulaklara düşüyor ; "Lig 26. hafta sonunda şekillenir"

15.02.2013

Akhisar'da Didier


Ligin açılış maçında Eskişehirspor'u mağlup ettikten sonraki ilk galibiyeti için 7 hafta beklemek zorunda kalmıştı Akhisar. Bu sezon ligin puan ortalamasının düşüklüğünden de yararlanarak bu kötü performansına rağmen düşme potasının 5 puan gerisinde. Üstelik rakibi Gaziantepspor'un , Beşiktaş deplasmanına gidecek olsa bile maç eksiği var.

Bana kalırsa ligin kalitesinden fazlaca uzak bir görüntü sergiliyorlar. Oynadıkları futbolun tam anlamıyla bir açıklaması , futbol adına güzel olduğuna dikkat çekilebilecek bir noktası yok denecek kadar az. Buna rağmen bugün Galatasaray karşısında iyi direndiğini söylebiliriz. Zira gollerin 2 dakika içinde gelmiş olmasına da bakarsak durumun Akhisar açısından daha iyi olduğu söylenebilir.

İlk yarıda Akhisar , cılız 2-3 pozisyon dışında pozisyon üretemeyen Galatasaray'ı Gekas ağırlıklı avlamaya çalıştı. İlk yarıdan gol çıkmamasını şu tablo biraz özetleyebilir sanırım ;


Bu tabloyu daha ilginç yapan iki önemli nokta var ; birincisi Selçuk İnan'ın oyun içindeki koşu mesafesi , ikincisi Umut Bulut'un geçmiş maçlardan daha az efor sarf ettiği gerçeği. Baktığımız zaman Akhisar takımında en az koşan Çağdaş'ın bile Galatasaray'ın en çok koşan oyuncusu Sabri'den sadece 3 metre az koştuğunu görüyoruz. Çağdaş sonrası ise inanılmaz bir eforun eseri. Sanırım bu yukarıda bahsettiğim Akhisar'ın iyi denebilecek ender özelliklerinden birisi.


İkinci yarı / Drogba


 Drogba için kötü yorum yapmak , olumsuz bir şeyler söylemek , fayda sağlamayacağını iddia edip bunu yaşıyla desteklemek olsa olsa bir futbol cehaletinden ibaret olabilir. Çıktığı ilk maçta gol atmasından daha önemlisi attığı golün detayları , pozisyon öncesi , daha sonrasında hazırladığı gol ve takımı bir anda yönlendirmesi. Drogba oyuna girdiği andan maçın bitiş düdüğüne dek takıma liderlik ederken Galatasaray'ın oynaması gereken futbolu oynamasını da sağladı. Özellikle oyuna girdiği ilk 10 dakika içinde takımın tek pas trafiğini yükseltmesi dikkat çekiciydi. Bir diğer husus ise Drogba ile birlikte Sneijder'in de oyuna ciddi müdahalesi oldu. Oyun vizyonu bu kadar geniş olan iki oyuncunun maça etkisi de o kadar derin oluyor. Bu yüzden ki golün de içinde olan adamın Drogba ve Sneijder olmasına şaşırmamak gerek.
Bunun yanında Drogba'nın Galatasaray'a katkı sağlayacağı kesin olan bir diğer konu ise hücum hattı ve orta saha arasında köprü niteliği taşıyabilmesi. Bu anlamda ne Burak Yılmaz ne Umut Bulut ne de Elmander  böyle etkili değil. Rakibe sırtını verip topu kontrol etmek , ardından oyun kurucuya topu başarılı biçimde aktarmak Drogba'nın zaten çok iyi yaptığı bir iş fakat Galatasaray'da bunu daha sık ve kusursuza yakın yapması gerekiyor.

Kaleciler - Sarı kart

Maç içinde önce Oğuz Dağlaroğlu daha sonrasında Muslera'nın kalesini terk edip itiraz ederek sarı kart görmesi affı kolay hatalar değil. Ben oyuncuların itiraz etmesini de çok fazla anlayamıyorum ama maç içi tansiyon hasebiyle buna anlayış gösterilebilir fakat bir kalecinin bu kadar gereksiz pozisyonlarda kart görmesi akıl alır değil.

İlginç bir not ise ; Oğuz Dağlaroğlu maç öncesi "Drogba'dan gol yememem lazım , Alex Türkiye'de ilk golünü bana atmış ve bu yıllarca konuşulmuştu" demiş. Alex'in golünü hatırlamıyorum ama bu golde yapabileceği çok fazla bir şey olmayan Oğuz yine de çok fazla konuşulur.

6.02.2013

Jose & Didier


Fransız yapımı Didier Drogba belgeselinde Mourinho'ya ayrılan kısımdan ufak bir altıntı.



Belgeselin tamamını Türkçe altyazılı olarak buradan izleyebilirisiniz. Çeviri için Galatasaray Sözlük yazarı ender gelişen osasuna atakları'na teşekkürü borç bilirim.

Burkina Faso Finalde !


Burkina Faso ile tanışmam yıllar önce Ntv'nin bir futbol belgeselinde olmuştu. Futbolun gerçekten sadece futbol olmadığı topraklarda , umudu meşin bir yuvarlağın peşinde koşarak bulma ümidiyle ilerleyen bu yeşil formaları adamlar fazlasıyla dikkatimi çekmişti. Aynı dönemlerde yine aynı kanalda seyrettiğim Lokeren belgeseli sonrası Lokeren'e uyguladığım uzak markajı Burkina Faso'ya da uyguladım.

Bu yaklaşık 15 milyon nüfuslu ülkenin futbolda da çok fazla bir başarısı yok. Henüz dünya kupasına katılamadıkları gibi Afrika bölgesinde de Nijerya , Gana , Senegal ve Fildişi Sahilleri gibi ülkelerin gölgesinde devam eden bir seyirleri var.

Ve az önce biten maçta seri penaltı atışlarından galip gelen Burkina Faso , tarihinde ilk kez Afrika Uluslar Kupası finali oynayacak. Bu tarihi başarının yarının futbol sayflarında İsveç - Arjantin maçı kadar ilgi uyandırıp uyandırmayacağı bilinmez ama orada bir tarih yazıldı.

Burkina Kupaya !

5.02.2013

Sporcu Olmak


“Sizler, Chicago kentinin insanları, yaşamınızı kazanmak için bütün gün, son derece zor koşullarda çalışıyorsunuz. Bizim yaptığımız ise, yorucu bir günün sonunda size yalnızca keyifli birkaç saat geçirtebilmek... Chicago’luların bir başka kente gittiklerinde gurur duyabilecekleri bir şeylere sahip olmalarını sağlamak... Bu yüzden bu şampiyonluğu size armağan etmek istiyorum. Bu kupa sizin hakkınız.”
(1997. Michael Jordan’ın kazanılan şampiyonluğu kutlamak için toplanan 200 bin Chicago taraftarına yaptığı konuşmadan)

“Benim kazanmamam için dua edenler şimdi sevinebilirler. Ama yarın sabah uyandıklarında hepsi yine aynı yaşamlara, bugün sahip oldukları aynı kişisel sorunlara geri dönmüş olacaklar. Bense bugünkü gibi yaşamayı sürdüreceğim, ailemle birlikte mutlu hayatıma devam edeceğim.” (2011. Miami Heat’in kaybettiği final serisinden sonra LeBron James’in yapmış olduğu basın toplantısından)


Not : Yiğiter Uluğ'un 2011 senesinde Dirk Nowitzki için yazdığı yazıdan alıntıdır.

2.02.2013

Bursaspor 1: 1 Galatasaray


Bursaspor 1 : 1 Galatasaray



Geçen sezon Galatasaray'ın en iyi bölgesi orta sahanın tam ortasıydı ; Bütün sezonu vasat üstü ve alternatifi olmayan kanat oyuncularıyla geçirdikten sonra transfer hakkını Hamit Altıntop'tan yana kullandı Galatasaray. Hamit'in kanatta oynayacak verimi sağlayamayacağı kadar açık olan diğer şeyler Emre Çolak'ın inişli çıkışı grafiği , Engin Baytar'ın dengesiz tavırları ve Aydın Yılmaz'ın bu takıma en azından 2 gömlek küçük geldiğiydi. Bunun üzerine Amrabat'ı da yüksek bir bonservis bedeliyle aldıktan sonra alternatifleri çoğalttı Fatih Terim fakat bazı şeylerden hiç vazgeçmedi.

Tugay Kerimoğlu , İngiltere'de geçirdiği ikinci sezonun sonunda "eğer futbolu yeniden başlasaydım topla fazla oynamazdım" demişti demesine ama bu öğüt yerli oyuncuların tek kulağından bile girmedi. En sevdalısı bilinenlerin bile oyunu sadeleştirme eğilimine karşın Emre Çolak topu ayağından fazla tutarak takımı ve kendisini frenlediğinin farkında değil. Örneğin geçen hafta oynanan Beşiktaş maçında muazzam bir performans sergilerken oyunu da nispeten basit oynayıp en iyi bildiği şeyi , presi fazlasıyla yapmıştı. Sanırım buna futbolcu egosu deniyor , bilhassa genç oyuncular basit oynamayı yeteneklerine bir hakaret kabul ediyor.

Aydın Yılmaz'ın neden Galatasaray'da yer bulduğunu ve formasyon konusunda bu kadar tecrübeli bir hocanın elinde nasıl joker gibi kullanıldığını anlamak mümkün değil. Hemen her topu ezen , hemen yakınındaki arkadaşına bile pas veremeyen , tek artısı olan hızını bile doğru biçimde kullanamayan bir oyuncuya ihtiyaç duyuyorsa Galatasaray'ın hedefleri bahsedilen kadar büyük değil demektir.

Bütün bunlara ek olarak takımın senelerdir çözemediği orta yapamama hastalığından da bahsetmek lazım. Kanat oyuncularının futbolun icadından günümüze aranan en büyük meziyeti iyi orta yapmak iken Galatasaray bunun tam tersini arıyor gibi. Bu noktada konuyu tekrardan Emre Çolak'a getirmek mecburiyetindeyim ; Bir oyuncunun her maç yaptığı ortaların %90'ı rakibe gider mi ? Gidiyor.

Galatasaray adına söylenebilecek tek güzel şey Sneijder şu anda. Oyuna girdiği andan son düdüğe kadar yanlış hiçbir şey yapmamasına rağmen oyuna girdiği dakika şaşırtıcı. Şahsen Aydın Yılmaz'ın sahip olduğu ama Sneijder'de olmayan bir kabiliyet benim aklıma gelmiyor.

Amrabat takımın en etkili kanat oyuncusu , kim ne derse desin.



Bursaspor için geçen gün bir blog yazısı yazmıştım. Bir takımın dinamikleriyle bu kadar oynamak olmaz ki zaten olmuyor. Taraftar hemen herkese öfkeli ama en büyük tepkileri yönetime. Bir takımın taraftarı yönetime bu kadar tepki gösteriyorsa orada bir şekilde sıkıntı vardır. Bugün kazanma istekleri ve çok sayıda pozisyona girmeleri ise daha çok yaşanan değişimle alakalı. Fakat Bursaspor'un adının geçtiği her yerde şampiyonluk hedefinden bahsedilmesi bana samimi gelmiyor. An itibariyle Bursaspor'dan çok daha iyi bir kadroya sahip olan , çok daha iyi futbol oynayan ve ligde daha yukarıda yer alan onca kulüp varken bu kuru bir söylem olmaktan öteye geçemiyor.

Serdar Aziz yine fazlasıyla etkili oynadı. Dikkat çekmek istediğim nokta bir pozisyonda riske girmeden topu dışarı atmasıydı. Yukarı bahsettiğim futbolcu egosu konusundan mantığıyla sıyrılmak böyle bir şey. Topu ayağından tutmadan , risk almadan ve basit bir şekilde görevini yerine getirmek 11 oyuncunun yapması gereken en önemli şey. Zira 11 oyuncu da bunu  yaptığı zaman ortada çok fazla bir sorun kalmıyor.



Fırat Aydınus bu ülkenin en iyi 2 hakeminden birisi , zaten ilk sırada kimin geldiğini biliyoruz. Bugün de iyi bir maç yönetti , bazı kararları tartışılabilir fakat oyuncuların zaman zaman oyunun dışına çıkan hareketlerine geçit vermeyerek tartışmaların da önüne geçmiş oldu. Bursaspor'un golü yine de tartışılır , neticede gol olmuş bir pozisyonu es geçmeyecek bir medyamız var.


Lig iyice kısır bir hal almışken yeni transferleri ve takımların alacakları son şekli görmek ligin sonuna da ayna tutar sanırım.