12.10.2012

Av Olmamak Algısı



Abdullah Avcı'nın İBB kariyeri hemen herkesin övgüyle bahsettiği zamanlardı. İşte o zamanlar , terk edilmiş bir stadın taraftarsız bir takımına istediği futbolu oynatmakta özgür , istediği rotasyonu yapmakta hür ve en önemlisi hedeflerini kendi kendine koyabilen bir takımın patronuydu.

Zaman içinde o taraftarsız İBB'nin mizahi bir topluluğu oluşmaya başladı. Belki dünya üzerinde eşine rastlanmayan bir taraftar topluluğunun da sayesinde kamuoyu İBB'yi , dolaylı olarak Abdullah Avcı ve takımını daha sık takip eder oldu. Önce ligde standart bir yer edindiler , ardından Türkiye kupası finaline uzanan yolculuklara çıktılar.

Hikayenin bundan sonrası malumunuz. Milli takımın başına getirilen Abdullah Avcı'nın iddiaları "yeni bir oluşum" , "sahip olunacak bir sistem" ve daha fazlası.

Kendi adıma Abdullah Avcı'dan beklentilerim büyük ama yersiz değildi. Aklı başında hiçbir insan 1 sene içinde gerçek dünya devlerinin tepesine çıkmayı beklemez. Milli takımın bulunduğu eleme grubunun birincisi Hollanda , bunun ötesini beklemek yersiz olur. Nasıl ki bir önceki grubumuzu 10/10 yaparak lider tamamlayan Almanya'ydı , aynen öyle işte. Fakat Abbullah Avcı çitayı hep lüzumsuz yerlere koydu , zira bu grubun birincisi olmak da bu hedeflerin en yersizi.

Hikayenin bana göre tamamen yön değiştirdiği yer ise Milli takımın Hollanda ile yaptığı maçtır ; Türkiye'nin mevcut standartlarında en iyi oyuncusu , bir önceki sezonun tartışmasız yıldızı Selçuk İnan'ı kadroya almadı. Konuyu detaylıca konuşmanın bile gerekli olduğunu düşünmüyorum , Selçuk İnan'ın alınmadığı bir sistemin hiçbir açıklaması yok. İşte tam burası Abdullah Avcı'nın gerçekten "av değil avcı" olması mizahını yanlış anlamasının tezahür ettiği an oldu. Tahmin ediyorum Abdullah Avcı , milli takım teknik direktörü olmayı ülke ve hatta dünya üzerinde o işi herkesten iyi bilmek zannediyor olsa gerek.

Macaristan maçı yaklaşıyor , üstelik havalar , soğuk.

Hiç yorum yok: