22.12.2013

Galatasaray - Trabzonspor: Onur Kıvrak



Maçın ilk yarısını yazmaya bile gerek yok ama ikinci yarı için şu blog yetmez sanırım; 3 gol, 1 kırmızı kart, direkten dönen toplar ve çok daha fazlası.

Maçta Galatasaray rakip kaleye 21 şut göndermiş, bunun 14 tanesi kaleyi tutmuş diyeceğim ama 14 şutun içinde Onur Kıvrak'ın en az 5-6 tane inanılmaz kurtarışı var. Galatasaray özellikle pas trafiği ve hücum organizasyonları anlamında çok aşama kaydetti, bunu da bu maçta gösterdi. Bilhassa orta saha gücünü kullanabilen, forvet hattında Drogba'yı bir köprü olarak kullanabilen bir Galatasaray oluşuyor.
Maçın dışında bir de meşhur "Sneijder gidiyor mu?" mevzusu var. Sneijder hafta arasında "Transfer dönemi bitse de ben de bu söylentilerden kurtulsam" demişti, sahada oynadığı futbolla da mesajı verdi; gitmiyor.

Onur Kıvrak

Onur için ne yazsak az. Milli takıma başka bir adaya gerek yok, sakat ya da cezalı olmadığı sürece Onur her takımda oynar, oynamalı. Bu kadar konsantre olabilmek, böyle bir yetenekte ve hırsta mücadele edebilmek zor. Şu maçta gösterdiği performans bile her şeyi açıklamaya yetiyor.

Didier

Drogba'nın Galatasaray'a kattığı şeyler gol ve asistlerinden çok daha fazlası. Bugün maçın 87.dakikasında Galatasaray'ın köşe vuruşunda zaman geçirmesi gerekiyordu. Drogba'nın Aydın Yılmaz'dan pası aldıktan sonra yaptığı hareket ve Aykut Demir'den aldığı bir faul var; her futbolcunun açıp defalarca izlemesi gerekir. Zaten maç içindeki etkisi, orta sahayı forvete yaklaştırması ve inanılmaz akıcı futbolunu hepimiz biliyoruz.
Didier'i ülke futboluna kazandıranları tekrardan tebrik etmek lazım.

Akılda Kalanlar

Trabzonspor'un golü. Topun çizgiyi geçip geçmediğini anlamak için reklama tıklamamız gerekiyor sanırım.
Not: Top çizgiyi geçti.


Trabzonspor'un ofsayt nedeniyle sayılmayan golü. Mustafa Yumlu'nun ofsaytta olduğu açık.


Mükemmel şutunu kurtaran Onur'u tebrik eden Drogba. Yazması bile güzel, futbola böyle şeyler lazım.



Onur'a biz de tebrik edelim, siz de edin.





Serie A 4-1 Haftası


Atalanta 1-4 Juventus
Torino 4-1 Chievo
Verona 4-1 Lazio

İtalyan futboluna kısır diyenler utansın.

Not: Roma, Catania'yı 4-0'la geçti. Henüz oynanmayan bir Inter-Milan derbisi de var.

19.12.2013

Galatasaray ve Milan'ın 2 Senesi


Birinci Sene

Tarihler 3 Kasım 1999'u gösteriyor, yer Ali Sami Yen...

Dakikalar 87'yi gösterirken Milan taraftarları Şampiyonlar Ligi'ndeki ikinci grupları düşünüyor. Tam o esnada Ergün'ün mükemmel ortasını Hakan Şükür enfes bir kafa vuruşuyla tamamlıyor, skor 2-2.
Artık İtalyan taraftarlar için hesaplar Uefa Kupası olarak değişiyor. Tüm bu hesaplar ise 90. dakikada bitiyor; Ümit Davala'nın ortasına Hakan Şükür bu kez kafayı vuramıyor çünkü penaltı. Ortayı yapan Ümit, penaltıyı da kullanıyor ve milyonların televizyona bakamadığı o an topu ağlara bırakıyor: 3-2.
Milan taraftarı artık ligi düşünmek zorunda. (Not: Milan o sezon ligi üçüncü sırada bitiriyor.)

İkinci Sene

Galatasaray Uefa Kupası şampiyonu sıfatıyla katıldığı Şampiyonlar Ligi'nde iyi bir kura çekerek Glasgow Rangers, Monaco ve Sturm Graz'la aynı gruba düşüyor. H grubunda ise 1999-2000 sezonunda Galatasaray'a üstünlük kuramayan 3 takım var; Diğer temsilcimiz Beşiktaş ligi Galatasaray'ın ardından ikinci bitirmiş, Leeds United Galatasaray'a Uefa Kupası yarı finalinde elenmiş, Milan ise yukarıda anlattığım gibi Avrupa kupalarından evine yollanmış. Milan o grubu Leeds United'ın önünde lider bitiriyor ve bir sonraki grupta D grubu ikincisi Galatasaray'la aynı gruba düşüyor.

İtalyanların intikam gözüyle baktıkları grubun ilk hafta maçında San Siro'dan galip çıkmıyor, maçın sonucu 2-2. Bu maçın rövanşında Galatasaray bu kez işi son dakikaya bırakmadan rakibini 2-0 mağlup ediyor ve son haftaya girilirken çeyrek finali garantiliyor. Grubun son hali ise; Milan geçen sezona göre bir basamak üste çıkarak üçüncü oluyor fakat ikinci Galatasaray'ın ardından Avrupa kupalarına veda etmekten kurtulamıyor.

İlginç Not: Milan ertesi sezon Şampiyonlar Ligi'ne katılamıyor, Galatasaray ise Şampiyonlar Ligi'nde ikinci gruplara kalmayı başarıyor. Şanssız bir şekilde elenen Galatasaray ertesi sezon katıldığı turnuvada grubu sonuncu bitirirken, Milan Şampiyonlar Ligi'ni kazanan ekip oluyor. Bu da futbol kültürünün farkı olsa gerek.

17.12.2013

Galatasaray - Chelsea: Mancini vs. Mourinho


Geçtiğimiz yıl içinde Galatasaray'ın yaşadığı değişim açık bir şekilde ortada. Öncelikle Fatih Terim'in üçüncü seferi ve ardından iyi transferler, kazanılan şampiyonluk ve büyüyen yatırımlarla Avrupa yolunda ilerlemeyi kafasına koyan bir Galatasaray. Bu doğrultuda yapılan bütün hamlelerin meyvesini almak için bir şans yakaladı Galatasaray.


Şampiyonlar Ligi Macerası

Her şeyden önce, Chelsea'nin çıktığı grupla Galatasaray'ın çıktığı grup çok mukayese edilir gibi değil. Galatasaray'ın Real Madrid ve Juventus gibi rakiplerine karşılık Chelsea'nin Schalke 04 ve Basel gibi nispeten daha rahat rakipleri vardı. Geçen sezon Uefa Avrupa Ligi'ni kazanırken yarı finalde devirdikleri Basel'i bu kez Avrupa Ligi'ne yolcu etti Chelsea. İşin ilginç tarafı Chelsea; Schalke 04 maçlarının ikisini de 3-0  gibi rahat bir skorla kazandı. Bütün bunlara rağmen Chelsea'nin mükemmel bir sezon geçirdiğini, çok iyi futbol oynadığını, korkulacak bir takım olduğunu söylemek güç. Şu an Premier Lig'de üçüncü sıradalar fakat bir hafta sıra 2 basamak aşağı ya da yukarıya oynayabilir. Kötü demiyorum ama Mourinho için iyi bir puan ortalamaları olduğu söylenemez.
Chelsea'nin gol dağılımına baktığımızda Demba Ba ve Eto'o'nun Avrpa yükünü ikişer golle sırtladığını görüyoruz. Özel olarak önlem alınması gereken; Ronaldo, Messi, Agüero, Lewandowski tipinde bir golcüleri yok diyebiliriz. Tabi bu devre arasında transfer yapılmayacağı anlamına gelmiyor. Üstelik Chelsea'nin yarı tanrısı Mourinho istedikten sonra çok ilginç bir transfer bile söz konusu olabilir.

Galatasaray cephesinde ise işer çok daha karmaşık. Önce Fatih Terim'in gidişi, ardından Avrupa'da oynadığı 5 maçtan 7 puan toplamayı bilen Mancini'nin sistemini aşılama süreci ve giderek kopan bir lig maratonu.
Galatasaray yönetimi bu Avrupa işini kafasına o kadar koymuş durumda ki; bu uğurda elinden geleni yapıyor. Kuralar çekildiğinde memnuniyetsiz tarafın Chelsea olması bile her şeyi açıklıyor aslında, tabi eklenecek şeyler de var. Öncelikle Galatasaray'ın hedef koyduğu şey "Şampiyolar Ligi organizasyonunda sürekli yer almak". Bu hedefe ek olarak her sezon çeyrek finale çıkabilmek hedefi de reel gözüküyor, en azından bu sezon da bunu elde edebilir Galatasaray. Şayet bu durum gerçekleşirse Uefa da Galatasaray'ın bu turnuvada olmasına daha sıcak bakacaktır. Şu an için durum zaten böyle gibi fakat ilerleyen dönemler için Galatasaray seviyesini her anlamda üste taşıması gerekiyor.

Mancini vs. Mourinho

Mancini'ni Şampiyonlar Ligi'nde daha önce Manchester City takımıyla yaşadığı başarısızlığı örnek gösterenler yanıldı fakat yılmadı; şimdiki konuları Mancini'nin Mourinho'nun takımlarına karşı başarısız istatistiği.
Mancini ve Mourinho arasındaki düelloların startı Mourinho'nun Mancini'nin yerine gelişiyle başladı. Şike skandalı sonrası ligi domine eden Inter'in Avrupa konusunda isteneni vermemesi buna sebep olmuştu. Ben de Mancini'nin oyun sistemini beğenenlerden değilim fakat İtalya Ligi'nde 97 puan alıp şampiyon olmayı şansla açıklamak mümkün değil.
Elbette Mourinho ve Mancini'yi kıyaslamak olmaz -üstelik burada Mourinho hayranı bir insan varken- fakat bazı faktörlerin sonuçlara ciddi tesirini de düşünmek gerekiyor. O zaman tur şanslarını değerlendirelim;

Chelsea bu sezon klasik bir Mourinho takımında olması gerektiği gibi çok fazla gol atamıyor ama kalesinde gol görüyor. Deplasmanlarda nispeten iyiler fakat Mourinho'nun bilhassa geçen sezon Galatasaray - Real Madrid maçından kalma bir tecrübesi de var. Dolayısıyla ilk maçta Mourinho'nun çok atak bir futbol oynamak istemeyeceğini düşünebiliriz. Bu noktada Galatasaray'ın burada en azından 2 gole ihtiyacı olacağı, tek farklı bir galibiyetin ise işi zora sokacağı açık. Neticede Galatasaray kontra atak futbolunu teoride iyi yansıtan ama o gerekeli gol ve golleri kolay bulamayan bir takım olabiliyor. Bu seviyelerde atamadığınız 1 gol size 2-3 gol olarak geri dönüyor. Dolayısıyla Galatasaray takımına 2-3 takviye şart, en azından bu turu geçip çeyrek finali görebilmek için. Hangi bölgelere takviye gerektiğin yazma ihtiyacı bile hissetiyorum, sanırım şu yazıyı okuyan herkes gerekli transferi biliyordur.
Bir başka açıdan Mancini'nin duygusal bir kimliği olduğunu ve bu maça daha özenli hazırlanacağı kanaatindeyim. Süper Lig maçlarını baz almak çok doğru olmayacaktır çünkü ligimizi bilmeyen, yabancı bir teknik direktörden bahsediyoruz. Üstelik henüz 49 yaşındaki bir teknik direktörün kariyer planlamasına baktığımızda önceliğinin Avrupa maçları olacağı kesin.

İçerde - Dışarda

İlk maçın iç sahada oynanması kimine göre avantaj, kimine göre dezavantaj kabul edilir. Benim şahsi fikrim bunun takıma ve seyirciye göre değiştiği yönünde. İngiliz takımlarının taraftarları umumiyetle bizim kadar ateşli olmadıkları için ikinci maçın Stamford Bridge'de olmasını dezavantaj olarak göremiyorum. Barcelona'nın Iniesta'nın golüyle Stamford Bridge'de atladığı turu hatırlayanlar vardır. Tabi bu Galatasaray'ın TT Arena'da alacağı sonuca bağlı olarak anlam kazanabilir ya da kaybedebilir.

Dider Drogba

Chelsea kulübü bile eşleşme sonrası resmi sitesinden Didier'e selamı çakmışken benim yazmamam olmazdı.
Böylesine profesyonel ve aynı zamanda amatör duygularla, sonuna kadar mücadele eden bir futbolcunun böyle maçlara daha sıkı hazırlanacağı bir gerçek. Umarım Didier Stamford'ın çimlerinde dizlerinin üstünde kayarka o sevincini, bu kez sarı kırmızılı formayla yaşar.


Not: Galatasaray'ın Uefa kupasını aldığı sezon Şampiyonlar Ligi son maçındaki rakibi Chelsea'ydi. Dönemin teknik direktörü Vialli sorulan bir soru üzerine "Atmosfer bizim için önemli değil, biz oynamayacağımız oyuna bakarız" demişti ve gerçekten öyle olmuştu. Aklımızdasın Flo, intikam olsun soğuk yiyeceğimiz.

16.12.2013

CR7 Müzesi

Cristiano Ronaldo'nun adına Funchal'da (Portekiz) bir müze açılmış. Futbol tarihinde müzesi açılacak çok sayıda 7 numara var, içlerinden en günceline bu kıyağı yapanlara selam olsun.






Not: Aklımıza Adanalı Gökmen gelmiyor değil.

2013/2014 Uefa Avrupa Ligi Kuraları


Bugün Nyon kentinde kuralar çekildi, temsilcilerimizin rakipleri belli oldu.

Galatasaray'ın rakibi Chelsea'ye bir sonraki Şampiyonlar Ligi blog yazımda detaylıca değineceğim ama şimdi Trabzonspor ve diğer kuralar için genel bir değerlendirme yapıyorum.

Eşleşmeler şu şekilde;

Dnipro - Tottenham
Real Betis - Rubin Kazan
Swansea - Napoli

Juventus - Trabzonspor
Maribor - Sevilla
Victoria Plzen - Shakthar Donetsk
Chornomorets Odesa - Lyon
Lazio - Ludogorets
Esbjerg - Fiorentina
Ajax - Salzburg
Maccabi Tel Aviv - Basel
Porto - E.Frankfurt
Anzhi - Genk
Dinamo Kiev - Valencia
PAOK - Benfica
Liberec - AZ Alkmaar


Eşleşmeler bana fazlasıyla keyifli maçlar olacağını hissettirdi. Bir sonraki tur elbette daha çetin geçecektir fakat benim özellikle irdelemek istediğim bazı maçlar var.


Dnipro - Tottenham: Urayna temsilcisi Dnipro'nun son yıllardaki yükselişi herkesin malumu. Gol atan, gol yiyen bir ekip ve hücum oynamayı seviyorlar. Geçen sezon biraz daha iyi bir grafikleri olsa da bu sezon Fiorentina'nın olduğu gruptan ikinci olarak çıktılar. Tottenham ise genç hocası Villas Boas ile mükemmel bir Avrupa Ligi sezonu yaşıyordu fakat görevine son verildi. Anzhi'nin olduğu gruptan kayıpsız çıkan Tottenham, 6 maç sonunda rakip kaleye 15 gol bırakırken kalesinde sadece 2 gol gördü.

Swansea - Napoli: Bu sezon Premier Lig fazlasıyla enteresan. Mou'nun dönüşü, Ferguson'un vedası ve Arsenal'in mükemmel performansının da etkisiyle üst sıra iyice karmaşık bir kal aldı. Bütün bunlara rağmen ligin ortalarında yer alan Swansea, Avrupa defterini kapatmadan devam ediyor. Valencia'nın olduğu gruptan çıkan İngiliz ekibini bu kez çok çetin bir rakip bekliyor; Napoli. Esasında benim için bu turu ilginç kılan Napoli, çünkü İtalyan ekibi Şampiyonlar Ligi'nden birinci Dortmund ve Arsenal'le aynı puan olan
12 puanla elendi! Normal şartlarda o seviyeden buraya gelen bir ekibi favori yazmak lazım ama motivasyonları ne olur bilinmez. Tabi Napoli'yi özel kılan bir başta detay ise tam bir turnuva hocası olan Rafa Benitez'in varlığı.

Lazio - Ludogorets: Temsilcimiz Trabzonspor'un grubundan ikinci olarak çıkan Lazio geçen seneki görüntüsünden uzak. Grupta Trabzonspor haricinde dişli bir rakipleri yoktu fakat bu kez karşılarında gerçekten ilginç bir takım olan  Ludogorets var. Bulgaristan temsilcisi PSV'li grubu 5 galibiyet 1 beraberlikle bitirirken  kalesinde sadece 2 gol gördü.

Ajax - Salzburg: Hollanda'nın efsane ekibi Ajax için ilginç bir sezon. Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona'yı 10 kişiyle mağlup ederek bir üst tur umudunu Milan maçınyla son düdüğe kadar sürdüren Ajax, 22. dakikada 10 kişi kalan ekibine maç boyunca kabus yaşattı ama golü bulamadı. Şimdi karşılarında hücum futbolunu çok iyi oynayan, golü düşünen ve bulan fakat çok tecrübeli olmayan bir rakip var. Tahminimce bu turun en keyifli maçlarından birisi olacaktır.

Juventus - Trabzonspor: İtalyan ekibini Avrupa Ligi yolunu gösteren temsilcimiz Galatasaray, aslında Juventus'u Trabzonspor'a göndermiş. Bu tur için söylenecek en önemli şey; İtalyan ekibi üzerinde oluşacak psikolojik baskı. Yakın tarihte bir Türk takımına elenen Juventus, Trabzonspor'un Inter'i mağlup ettiğini de hatırlıyordur. İşin teknik kısmında ise elbette Juventus'un fazlasıyla avantajları mevcut. Bunlardan en önemlisi elbette Juventus'un hücum gücünü oluşturan ileri uç elemanları. Bilhassa Tevez ve Llorente dikkat edilmesi gereken isimler. Temsilcimiz grup maçlarında maç başına 1 gol ortalamayla kalesinde gol görürken, Juventus'un da bu konuda çok iyi olduğunu söyleyemeyiz. Kopenhag maçları dahil bütün maçlarda kalesinde gol gören ve grubu 9/9 gibi bir istatistikle bitiren İtalyan ekibine gol atabilme şansımız yüksek. Şayet bu ortalamayı iyi tutabilir ve ilk maçta İtalya'dan iyi bir skorla dönerse Trabzonspor'un tur atlayabilme şansı yüksek olacaktır.