17.03.2012

Fenerbahçe - Galatasaray : 15+30+45


Fenerbahçe 2 : 2 Galatasaray


Teknik adamlar ikiye ayrılır ; Kazanmak isteyenler ve yeterli sonucu almak isteyenler.

Maç öncesi basında Fatih Terim'in söylediği iddia edilen onlarca haber çıktı. Aralarından en ilginç olanı "Beraberlik yeter" dediğini iddia ediyordu. Bunun maç içindeki etkisi konumun özeti olacak.


Hafta arasında Fenerbahçe yöneticilerinden tutun futbolcusuna kadar pek çok isim Twitter hesaplarından derbi yorumları yaptılar. Maç başlamadan , kadrolar açıklanmadan yapılan bu yorumlar bağlı bulunduğunuz takımı etkiler , bu işi hiç öğrenemediler.

Neyse ne , teknik kısıma geçelim ;

İlk 15

Galatasaray sahaya çift forvet çıkarak niyetini en başından belli etti. Buna karşılık olarak Aykut Kocaman takımını tek santrafor sahaya sürdü. İlk 15 dakika Fenerbahçe baskısı hissedildi. Baskı dediğiniz zaman topu rakip sahaya yıkıp pozisyon bulmak akla gelir fakat durum bunun aksine tamamen psikolojik.
Galatasaray'lı futbolcular iki top bile yapacak güveni yakalayamadan hakem hafifliğini belli etti. Mehmet Topuz'un kaybettiği topta tekmelediği Melo'ya fiziksel temasta bulunan Fenerbahçe'li futbolculardan özellikle Emre Belözoğlu kart görmeliydi , Bülent Yıldırım es geçti. Böyle bir maçın henüz başında böyle bir pozisyona kart bile göstermemek maçı oyunculara teslim etmektir.

Ziegler herkesin bittiğini düşündüğü bir pozisyonda topu kovaladı , güzel bir orta yaptı. Sow bence çok üst düzey bir futbolcu değil ama pozisyon almayı ve son vuruşu iyi yapıyor. Belkide bütün bunları en iyi yaptığı bir pozisyonda harika bir gol attı. Golü anlatırken Galatasaray defansını eleştirmemek olmaz. Adam paylaşımından tutun alan dağılımına kadar her şeyin yanlış olduğu bir pozisyonda Sow'un golü atmasına sebebiyet verdiler.

Golün etkisiyle Fenerbahçe baskısı da arttı. Orta sahadan kullanılan bir duran topa Ujfalusi'nin dengesiz karşılığı topu Alex'in önüne bıraktı. Melo'nun 4. dakikayı unutamadığı öfkeli zaman dilimlerinden biri olsa gerek , Alex bomboş kalınca mükemmel bir vuruş yaptı. Zaten futbolu ve Alex'i az çok bilen herkesin gol olacağına inanacağı bir pozisyondu , kaçmadı.

O dakikadan sonra iki itimal vardı ; Ya Galatasaray geri çekilecek ve maçı sahasında kabullenecekti ya da oyuna ortak olacaktı...


Ara 30

İkinci gol sonrasını anlatmak için yazının başına dönmek istiyorum ; Teknik adamlar ikiye ayrılır ; Kazanmak isteyenler ve yeterli sonucu almak isteyenler.

Sahasında 2-0 öne geçmiş ve rakibine her anlamda üstünlük sağlamış bir takımın frenine basmak teknik direktör ünvanına saygısızlık. Aykut Kocaman , Galatasaray'ın devre arasında soyunma odasına gidebileceği en iyi şartları sağladı. O dakikaya kadar kanatları kullanan , rakibe ilerde ve orta alanda baskı yapan takımını geri çekti. Buna karşılık olarak Selçuk İnan ve Felipe Melo'nun oyuna ısınmak için bolca vakti oldu. Ne zaman bu iki isim topla oynamaya başlasa Engin Baytar'a , ordan da daha çok Elmander'in olduğu bölgeye top daha fazla gidiyor ve orada kalıyor. Fenerbahçe geri çekildikçe Galatasaray baskıyı arttırdı , oyun güveni de buna bağlı olarak arttı.

O süre içinde Engin Baytar'ın çektiği suç ve Fenerbahçe ceza sahasına bol pasla giden her top Fenerbahçe'yi bunalttı. Zaten Necati'nin mükemmel bir zamanlamayla attığı pası Elmander ödüllendirdi.

İlk yarının sonuna kadar topa sahip olan Galatasaray'a cevap gelemeyince Galatasaray soyunma odasına sakin ve kendinden emin giderken Fatih Terim'e söyleyecek daha az şey kalıyordu.



Son 45

İki takımın da ikinci yarıya aynı kadroyla çıkmasındaki hata Aykut Kocaman'ın hanesinde yazmalı. Konsatrasyonunu kaybetmiş ve rakibe teslim olmuş takımına hiçbir değişiklik yapmadan sahaya sürmenin asıl adı intihar.

İkinci yarı ilk yarının son 30 dakikasından farklı geçmedi. Galatasaray pas yaptı , Fenerbahçe seyretti. Bir ara yayıncı kuruluş skor göstergesini silse maçı yeni açanlar Galatasaray'ın farka gittiğini düşünebilirdi. Zira Galatasaray bir futbol takımının yapması gereken her şeyi yaptı. Fakat pozisyonları ve nihayetinde golü asıl çağıran Aykut Kocaman'ın Stoch-Selçuk değişikliği oldu. Ne olursa olsun Stoch gibi bir oyuncuyu oyundan alıp yerine Selçuk'u koymanın yegane açıklaması batıl inançtır. Aykut Kocaman koca bir futbol bilimini elinin tersiyle iterek "Selçuk Galatasaray'a gol atıyor" inancına bel bağladı adeta.

Bu değişiklik sonrası ön libero sayısı 3'e çıkan Fenerbahçe top yapmak ve rakibin kanat akınlarına karşılık vermek konusunda çaresiz bir duruma düştü. Zaten Fatih Terim'in Emre Çolak - Aydın Yılmaz değişikliği de buraya dayanıyor. Aydın eleştiriliyor , eleştirilmesi çok da doğru fakat rakibin oyunu ortada karşılayacağı bir anlayışa kanat oyuncularıyla cevap vermek te büyük teknik direktörlerin işi.

O dakikadan sonra Selçuk'un tek etkisi auta giden bir kafa vuruşu olurken , Emre Çolak'ın yerine girip Engin Baytar'la kanat değiştiren Aydın etkisi en az 4-5 etkili atak oldu. Tabi bütün bunları anlatırken Engin Baytar'a ayrı bir başlık açmak şart ;
Bütün oyun boyunca pres yapması , rakibi hemen her bölgede rahatsız etmesi mükemmel fakat gereksiz top ezmesi ve zaman zaman yaptığı yanlış hamleler takıma büyük zarar veriyor. Bu topla oynama sevdası bana Hasan Şaş'ın olgunlaşmamış dönemlerini hatırlatıyor.
Elmander bu bölümde çok pres yaptı , hemen her hava topunu takımına kazandırdı. Galatasaray'a gelişi sonrası hakkında yapılan yorumlarla ortaya koyduğu performans arasında kocaman bir utanç var. Rakibi her pozisyonda rahatsız eden ve sırtı dönük aldığı hemen her topu pozitif kullanan bir futbolcu her takıma lazımdır.

Hemen herkes maçın böyle biteceğini ve hatta Fenerbahçe'nin kontra atak golü bile bulabileceğini düşünürken son yılların en eleştirilen adamı Hakan Balta sahneye çıktı. Hakan Balta karambollerde bir şekilde topu sol ayağında bulmayı biliyor. Benim hatırladığım bir Beşiktaş maçı bir de Türkiye - Almanya maçı var böyle gol attığı. Çok hata yapıyor ve takımın en zayıf bölgessini teslim ediyor ama hakkını vermek lazım ki enteresan goller de attığı oluyor.

83. dakikada gelen bu golü çıkarmak Fenerbahçe için imkansız bir hale gelirken Galatasaray'ın gole yakın taraf olması da gayet normaldi. Bilmiyorum maçı izleyenler fark etti mi fakat Aykut Kocaman 85. dakikada Bienvenu'yu oyuna almış. Tamamen göstermelik bir hamle olarka tarihe not düşebilir.

İşin en çok konuşulan ve 11 yıldır Kadiköy'de kazanamayan Galatasaray'ı bu istatistikten kurtarabilecek pozisyon 4 dakikalık uzatmanın sonunda geldi. Selçuk'un mükemmel ortasına Baros çok akıllıca bir vuruş yaptı , top direkten döndü. Bence işin aıl ilginç kısmı dönen topun o bölgede bulunan 2 Galatasaray'lı futbolcuya da denk gelmeden uzaklaşmasıydı. Sanırım ilk Yobo'nun o müdahelesi yıllar boyunca unutulmaz.


Özetle Galatasaray'ın 75 , Fenerbahçe'nin 15 dakika oynadığı bir maç izledik. Tarih böyle şeyleri yazmaz , istatistikleri vereyim ;

* Galatasaray'ın kaleyi bulan 10 , kaleyi bulmayan 8 şutu ,
* Fenerbahçe'nin kaleyi bulan 5 , kaleyi bulmayan 5 şutu ,
* Galatasaray 6 , Fenerbahçe 2 korner kullanmış ,
* Topla oynama yüzdesinde Galatasaray'ın Fenerbahçe'ye %51'e %49 üstünlüğü var

Başarılı pasların istatistiğini not tutmadığım için veremiyorum fakat Galatasaray'ın bariz bir üstünlüğü olduğu aşikar.


Kan

Galatasaray'ın Kadiköy'de puan aldığı ya da maçı puan alıcak skorda götürdüğü hemen her maçta teknik heyetten birisinin kafasına bir cisim atılıyor. Daha öncesinde Gerets'in başına gelen bu hadise bu kez Fatih Terim ve Hasan Şaş'ın başına geldi. Bu tip olayların tespiti , cezası nasıl olur bilmiyorum fakat artık olmalı. Aynı şekilde TT Arena'da ssahaya atılan rakı şişesi de unutulamaz. Bu tip olaylar futbola yakışmıyor , üstelik her defasında inatla...


Kaleciler

Samimiyetini bilemem fakat Volkan Demirel'in de dediği gibi Muslera kendisinden iyi kaleci. Nedeni gayet basit ; profesyonellik.

Fenerbahçe 2-1 öndeyken Volkan kornere çıkacak bir topa gerekiz bir atlayış yaptı , topu sektirdi. Bu tip hareketleri Galatasaray maçlarında çok fazla yapıyor fakat bu duygusallık onun kariyerine ve hafızalara farklı ekleniyor.
Bunun dışında iki kalecinin de bariz bir hatası olduğuna inanmıyorum. İkisi de çok özel kurtarışlar yapmadılar fakat dediğim gibi yedikleri gollere de hiçbir şey yapılamazdı.


Hakem : Bülent Yıldırım


Cüneyt Çakır Türk milletini en iyi şekilde temsil ederken yokluğunda düdüğü belli adaylar arasında gidip geldi. Bence Cüneyt Çakır'dan sonra bu derbiyi yönetebilecek performansa en yakın isim Fırat Aydınus fakat maça verilmedi. Tabi bizim başarılı dediğimiz bir tek hakemimi olması asıl konuşulması gereken konu fakat tercihin yanlışlığı da aşikar.

Yazının başında dediğim gibi henüz 4. dakikada düdüğünü oyunculara verdi Bülent Yıldırım. O dakikada vereceği sarı kart ya da kartlar oyunu nispeten yumuşatabilirdi fakat tercihini öyle kullandı. Zaten o dakikadan sonra ne karar verse olmayacaktı , yine de iyi toparladı. Özellikle on 10 dakika içinde Galatasaray lehine çaldığı pozisyonlar oyunu rayında tuttu.


Fenerbahçe

Taraftarından yöneticisine kadar 3 maymunları oynamaya devam eden bir Fenerbahçe var. Kime Fenerbahçenin ligde geldiği durumu başka olaylara bağlayamaz , bütün sorun camianın kendisinde. Kabul edin ya da etmeyin bu play-off sistemi Fenerbahçe'den çok kimsenin işine yaramayacak. Böyle şansa rağmen rakibini evinde yenememiş olmanın faturası budur.
Hemen bütün Fenerbahçe camiası Aziz Yıldırım'ın peşinde düşmüş durumda. Bunlar başka konular , konuşulması gereken renklerdir , en başta taraftar bunu yapmalı.
Ayrıca hafta içinde motivayonu arttırmak adına Aykut Kocaman'ın sözleşmesini yenileyen Fenerbahçe yöneticileri hatanın kar kısmından dönmeli .


Galatasaray

Fatih Terim takıma kazanmayı öğretti artık. Bu evinde de olsa , Kadiköy'de de olsa , rakip 18. sırada da olsa takım 10 kişi de kalsa...Fatih Terim'in bu öğretisi güzel futbolla da birleşince rakiplere sadece Galatasaray'ın oyununa ayak uydurmaya çalışmak kalıyor.
Takım hem tecrübeli hem de genç oyunculardan oluşuyor. Semih Kaya ve Emre Çolak daha istenen seviyede değil , göklere çıkarmak onlara da ihanet olur. Örneğin bugün Semih Kaya'nın yaptığı bir pas hatası vardı ki affedilir değil.

Neticede play-off gibi mantıksız bir uygulama da olsa Galatasaray artık şampiyonluğa çok yakın. Her şeyden önce kazanmayı isteyen , buna alışmış ve başarabilen bir takım var ortada. Tahminimce gelecek 2-3 sene içinde yapılacak takviyelerle de birlikte daha iyi olacaktır.



Son olarak basın hakkında bir şeyler söylemek istiyorum ;

Evet basının esas derdi yaptığı işi satmaktır , kabul. Fakat yazılan - çizilen bazı şeyler emeğe saygısızlığa kadar varabilir. Son 1 haftadır ve hatta maçtan hemen sonra bile bütün bir 90 dakikayı Galatasaray'ın kaç maçtır Kadiköy'de kazanamadığı başlığıyla özetlemek ? Eğer konumuz istatistik ise Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı Kadiköy'de sson 2 maçtır , totalde ise 3 maçtır yenemediğini de yazmak gerekir. Umarım bu noktalara dikkat edilir.


"Futbol güzel şey , oynadıkça"


Hiç yorum yok: