21.03.2012

Utanca Davet : Fenerbahçe ve Kadın Taraftarları


Galatasaray'ın Fenerbahçe'ye üstün oynadığı ve yedek kulübesinden iki yaralıyla ayrıldığı bir Kadiköy derbisi bitiyor , hafta arasında TT Arena'da oynanan maça Fatih Terim ve Hasan Şaş yara bandıyla çıkıyorlardı. Yara bandıyla çıktılar çünkü Kadiköy'de kafalarına yabancı maddeler isabet etmişti. Nihayetinde doğal bir ihtiyaç , eski bir tedavi yöntemidir yara bandı.

Bugün ise Fenerbahçe evinde Samsunspor'u konuk etti. Maçı Fenerbahçe 3-0 kazandı fakat maçın önüne geçen iki hadise vardı , ikisi de konuşulmadı ;

1- Fenerbahçe'nin Galatasaray maçından dolayı alması gereken ceza toplanacak kurul tarafından -kimilerine göre- perşembe günü verilmesi gerekirken salı günü apar topar verildi ve Samsunspor'la oynanacak olan Türkiye Kupası maçına denk geldi.

2- Seyircisiz oynama cezası nedeniyle maçı kadın ve çocuklar doldurdu. Kadınlar elbette canımız , onları futbolun en içinde görmeyi de her zaman isteriz. Bu konu hakkındaki görüşlerimi bir Fenerbahçe maçı sonrası mutlulukla dile getirmiş de bir Galatasaray taraftarıyım fakat bu akşam gördüklerim beni bile çileden çıkarttı !
Tribünleri emanet ettiğimiz , yeri geldiğinde "biz bu işi abarttık sizin eliniz dokunsun da düzelsin" dediğimiz kadınlardan bazıları "yara bandı" takmış. Hani şiddeti övmenin böylesi. Gerçekten utandım , en az utandığım kadar da öfkelendim. Bugün kadınlar bunu yaparsa birbirini doğrayan erkeklere ağzınızı açıp tek kelime etmeye hakkınız olmaz.

Galatatasaray maçı öncesi Twitter'da Buse Terim'e yapılan terbiyesizliği "Fenerbahçe taraftarına mal edilemez" diye öteleyenler ; mabed dedikleri fakat artık bir terbiyesizlik yuvasına dönüşmüş Şükrü Saraçoğlu tribünlerinden Twitter'a kadar uzayan bu "yara bandı" terbiyesizliğini nasıl bir savunmayla başka yerlere sürecek merakla bekliyorum.


Yaratılan bu nefret ortamına kadın eli değdiği için birilerinin utanması gerekiyor , o işi de bir Galatasaray taraftarı olarak ben üstleniyorum. Belli ki birileri o aşamayı hiç öğrenemeyecek...

3 yorum:

hakancelep dedi ki...

"...fakat artık bir terbiyesizlik yuvasına dönüşmüş Şükrü Saraçoğlu"

"Anlaşılan o ki Fenerbahçeli taraftarlar, Galatasaray taraftarlarının ulaştığı kültürel spor ahlakının uzağındalar."

Tencere dibin kara diye bir atasözü vardı. Sen Saraçoğlu'na yarabantları yüzünden bunu dersin, ben sana Türk Telekom Arena'da milli maçta milli oyunculara edilen küfürleri gösteririm. Hala şu takımın stadında, bu takımın taraftarı olayındaysak, ohoooo...

Dt dedi ki...

Çok güzel bir blog yazıyorsun , anladığım kadarıyla ağırlı olarak İngiltere Ligi üzerine konuşan bir yapın var. Holiganizmin atasına aşikar olduğunu varsayarak bu yazzdığım yazıı anlamanı beklerim. Burada bahsedilen şey bir takım taraftarlığı değil aksine futbolun muhabbeti. Fenerbahçe'nin camia olarak işi yokuşa sürüşünü aylardır izliyoruz. Bunları blogumda defalarca aksi yönde de yazdım ama şu son hareketin çirkinliği geçmişi de arkasına alacak çirkinlikteydi.
Umarım anlatmak istediğimi anlatabilmişdir.

Sevgiler.

erk dedi ki...

Açıkçası ben bir Galatasaray taraftarı olarak bu olayların suni olarak çok büyütüldüğünü düşünüyorum. Evet, sahaya madde yağması kötü bir şey, evet bunun sonucunda birilerinin yaralanması da kötü de - Hasan Şaş'ın yaralananan elinin kanını kafasını sürmesinin de öyle akıl alır bir yanı falan da yok. Fenerbahçe hakettiği bir cezayı aldı; kaldı ki verilen ceza sportif bir ceza da değildir; hatta bana sorarsanız kadınlar ve çocuklardan oluşan tribün Fenerbahçe gibi stres altında olan bir takım için tam aksine bir lütuftur - dolayısıyla o maçta şu maçta verildiye girmeyeceğim.

Lakin kadınlar cezayı protesto ederse erkekler birbirini doğrar demeyi ben açıkçası kabullenemiyorum. Erkeğin fanatiği olduğu gibi kadının da fanatiği olabilir. Kaldı ki burada yapılmış bir fanatiklik de yok- bilinçsiz bir şekilde ne mesaj verildiği düşünülmeden bir tepki gösteriliyor. Bu hareketin arkasındaki fikri sorgulayabilirsiniz elbet, lakin olayı felaket senaryosuna çekip bütün meseleyi Fenerbahçe taraftarının ahlak noksanlığına bağlamak yersiz bence.

Ali Sami Yen'de atılan petleri de hatırlıyoruz sonuçta. Ben 10 yaşımda gittiğim maçlarda Ali Sami Yen'de hakeme ana avrat dümdüz gittiğimi bilirim - 20 bin kişi koro halinde gidiyordu zaar.

Demem o ki; tribün terörü dediğimiz şey, bir camiaya veya taraftar topluluğuna atfedilecek bir olgu değil. Seyircileri "adam" edebilmeniz için önce futbol kamuoyunu yönlendiren güçleri "adam" etmeniz lazım. O güçleri "adam" edebilmeniz için ülkenin sosyo-ekonomik yapsını adam etmeniz lazım. Ülkenin sosyo-ekonomik yapısını adam etmeniz için öncelikle ülkenin ciddi bir dönüşüm geçirmesi gerekiyor. Ülkenin ciddi bir dönüşüm geçirmesi için ülkenin bağlı olduğu güç odaklarının rızası ya da onlardan tam bağımsız yeni bir yapının oluşturulması gerekiyor -

demem o ki çürük tabanla lezzetli pasta yapılmaz. ha uefa kupası alırsınız - sonra o takımın oyun kurucusu tribünlere hareket çeker, sol beki yabancı düşmanlığı yapıp eski takımına giydirir, forveti milletvekili/yorumcu olur, orta saha elemanları gittikleri hiçbir yerde tutunamayıp sonunda otorite figürü olan hocalarının arkasında toplanırlar, o takımın kaptanı Ali Sami Yen'de tribünlere kol geçirir. O takımdan kalan saygı değer iki adam da; tam da saygı değer oldukları için Bank Asya'da kendilerini kanıtlama mücadelesi verirler.

Konuyu dağıttım ama şu şekilde toplayabilirim sanırım. Öfkemizi daha verimli mecralara yöneltirsek - belki yine çözüm bulamayız ama en azından biraz daha üretken olabiliriz