9.02.2014

Futbol Psikolojisi


Yaklaşık 3 yıldır futbol blogu yazıyorum. 3 yıl içinde kendi fikirlerimce maçları da yorumlarım, futbol olaylarını da yazdım, otoriteleri de eleştirdim, tuttuğum takımı da eleştirdim rakibi de övdüm. Bugün itibariyle 2013-2014 futbol sezonuna baktığımda ise futbolun geldiği tablo enteresan. Belki de 3 yıldır yazdığımdan çok daha farklı şeyleri de bu yüzden yazacağım.

Fenerbahçe 10 Puan Öndeyken

Fenerbahçe'nin şike operasyonu için de hiçbir zaman "Şike var, küme düşürün!" yazmadım. Kendi halinde bir insan olarak bile bunu yapmadım. Neticede mevcut hükümete olan muhalif tavrım benim belli noktalarda güvensizliğe itse bile bu olayı da tamamen siyasi bir oyun gibi görmedim. Bunu tamamen böyle yorumlayanların da Fenerbahçe'yi bu kadar hayati görmesine anlam veremiyorum. Peki bu yazıyı neden yazıyorum?

Bu sezonun ilk yarısı bittiğinde Fenerbahçe'nin en yakın rakibiyle arasındaki puan farkı 8, ligin ikinci yarısının ilk haftası bittiğinde ise 10 puandı. Kabaca bir hesapla; siz deplasmandaki iki derbi maçınızı da kaybetseniz aradaki puan farkı 4 olur. Üstelik rakibinizin de olası puan kayıplarını düşünürseniz bu puan farkı açılabilir.
Hal böyleyken ben bir Galatasaray taraftarı olarak bundan 9 gün önce şu yazıyı yazdım. Burada verdiğim Ersun Yanal istatistiklerini yorumlamak okura kalmış, kimseye bu böyle oldu ve bu yüzden yine böyle olacak demedim. Fakat fanatik Fenerbahçe taraftarları eleştirirken ben Ersun Yanal'ın takıma tempo kazandırdığını söylemiştim. Şimdi aynı şekilde Ersun Yanal takımı fizik ve psikolojik olarak iyi yönetemediği iddia ediyorum.

Fenerbahçe 4 Puan Öndeyken

Şahsen Fenerbahçe'nin seon başından bu yana çok iyi futbol oynamadığını düşünüyorum. Buna rağmen kazandığı maçların büyük kısmı son dakikalarda atılmış, önemli gollerle kazanıldı. Maçları böyle kazanmak benim için 'Şans' değil 'İnanç' ifade eder.Siz bu şekilde 2 maç kazanırsanız, oynadığınız maçın son 5 dakikasında rakibin ayakları titrer. Bu alışkanlığın tarihteki en kötü örneği Bayern Münih'tir herhalde. Siz istediğinizi yapın, Bayern Münih takımı her Şampiyonlar Ligi Finalinde o korkuyu hisseder.
Buna benzer bir şekilde Fenerbahçe de ilk 17 haftada rakiplerini geçmeyi bildi. O maçlarda da olumlu ya da olumsuz hakem kararları olmadı mı? Fakat ne zaman fark 4 puana indi, Fenerbahçe yönetiminden futbolculara kadar herkes "bu oyun artık bitsin" demeçlerine yöneldi.
Bugün Sivasspor maçında hakem Yunus Yıldırım kötü bir maç yönetti ve Fenerbahçe aleyhine kararları oldu ama bu ilk değil, son da değil, Fenerbahçe özel hiç değil. Buna rağmen Egemen Korkmaz'ın atılmasına itiraz ederken, Meireles'in pozisyonunu da tartışmasını beklerim adalet isteyenlerin.

Sivasspor - Fenerbahçe maçı devre arasında Fenerbahçe yönetiminin hakem odasını bastığı iddia edildi. Bu iddiaya Mahmut Uslu'nun verdiği cevap şu şekilde;
"Evet devre arasında hakem odasına gidildi. Ama basma filan olmadı. Devre arasında soyunma odamızda 10 kişiyle de yenebiliriz. hakem de sırıtarak içeri girdi oradan. Burada konuşma oldu. Hakeme doğru dürüst ve adaletli maç yönet dendi o kadar. Orası 3 metre kare bir yer."
Mahmut Uslu'nun söylediklerine dayanarak soruyorum; bir yöneticinin hakem odasında, üstelik devre arasında ne işi olabilir?

Selçuk Şahin'in de Twitter hesabından yazdıkları;


Söylenecek ne olabilir?


Ersun Yanal

Fenerbahçe'nin ikinci yarının ilk haftası evinde oynadığı Torku Konyaspor maçını izleyenler düşüşü gözlemleyebilmiştir. Fenerbahçe duran toplardan gol bulamasaydı bu puan kayıpları daha önce başlamış olacaktı. Peki Ersun Yanal bu gidişatı değiştirmek için neler yapıyor? Hiçbir şey.

Kulüplerin gidişatına sekte vurmaktan söz edilecekse bu sezon Galatasaray'ın yaşadığı bunun en önemli örneğidir. Evet bence Fatih Terim'in gönderilmesi yerinde bir karardı -zamanlama doğru olmasa bile- fakat o süreçte TFF'nin rolünü bütün ülke gördü. Son iki sezonu şampiyon kapatmış bir teknik direktörü ekstra bir işe mecbur bırakmak normal miydi? Bu süreç sonrası Galatasaray'ın toparlanması kolay mıydı? Bu durumda Galatasaray taraftarı da çıkıp bunun bir oyun, bir yön değiştirme telaşı olduğunu pek ala söyleyebilirdi.

Fenerbahçe taraftarı problemi önce kendi takımlarında arayabilme cesaretini göstermeli.


Psikoloji

10 puan farkın giderek azalmasının yarattığı psikolojiye Galatasaray'ın yükselişi de eklenince bunun bir patlama noktası olacaktı zaten. Bunu 2 sezon önce Aykut Kocaman da yapmıştı Trabzonspor'un Galatasaray maçında 'gerekli eforu' sarf etmediğini söyleyerek. Oysa aynı Trabzonspor Fenerbahçe'ye de aynı farkla yenilmişti, ikginçtir.

Futbol Dışı

Taraftarın dikkatini ve öfkesini başka alana çekme telaşı bu Fenerbahçe yönetiminde bir yöntem halini aldı. Aziz Yıldırım kaybedilen Sivasspor maçı sonrası "Biz Galatasaray'ı orada yeneriz, istatistiklere baksınlar" dedi. Bence bu gayet normal ve yapılabilecek bir açıklama, üstelik gerçeklikten uzak bir tarafı da yok. Tabi bana kalırsa bunu şimdiden söylemek Fenerbahçe takımına arar verecektir ama etik olmadığını iddia etmek mümkün değil. Fakat diğer taraftan -eğer gerçeklik payı varsa- yapılan şu harekete anlam veremedim;


Futbol şiddetini defalarca konuştuk, eleştirdik ve önüne geçmeye çalıştık. Üstelik bu konuda en iyi adımları stadyum içi uygulamalarıyla Aziz Yıldırım gerçekleştirdi. Peki bu hareketin amacı nedir, sonuçları ne olacaktır?

Tahmin

Ben Fenerbahçe'nin iyi yönetilmediğini ve şampiyonluğu kazanamayacağını düşünüyorum. Aynı şekilde Beşiktaş eğer tekrar maçında Kasımpaşa'yı mağlup edebilirse Fenerbahçe'yi geçmesi de benim için sürpriz olmaz. Bu tahminime en büyük ve gerçekçi itirazı Ersun Yanal, yapacağı müdahalelerle yapabilir. Şu an için takım psikolojisi düşük, fikstür zor ve çok önemli sakatlıklar yaşıyor. İkinci yarı başında hedeflediği 6/6 isabetinden koptu, hedef neredeyse 6 maçta 6 puan olacak noktaya geldi. Haftaya Kasımpaşa maçında yaşanacak olası bir puan kaybı sonrası Fenerbahçe yönetimi ve teknik ekibinin yine aynı argümanlarla farklı hedefler göstereceğine eminim. Zira alınacak bir beraberlik durumunda Galatasaray kazanırsa puan farkı 2 olacak ve Fenerbahçe saha içi bütün avantajları kaybedecek.


Şu vermiş olduğum Ersun Yanal istatistikleri için bana gerek sosyal medya, gerek sosyal hayatımdan tepki verenlere de yazdığım şeyin sadece bir istatistik olduğunu, altında kendi argümanlarımın bulunduğunu ve şu an için aynı istatistiğin geçerli olduğunu söylemek isterim. Konuya "O dönemlerdeki şartlarla şimdiki şartlar aynı değil" diyenlere ekstra bir açıklama; Dönem değil ama adam aynı.



Hiç yorum yok: