26.02.2014

Galatasaray 1-1 Chelsea: Henüz Bitmedi


Mourinho'nun maçları sahaya çıkmadan çok önce başlar, basın toplantısından sonra biter. Bu kendisinin demeci. Müsabaka da Mourinho'nun maç öncesi basın toplantısında 'Galatasaray'ın dikkat edilmesi gereken yabancıları' başlığına Riera'yı da eklemesiyle başladı. Bu Mourinho'nun Galatasaray'ı takip etmediğini göstermez, zira Mourinho Galatasaray'ı paf takımına kadar incelemiştir. Buradaki psikolojik savaş çok başka.

Mourinho'nun çalıştırdığı hemen her takıma -Real Madrid'i bu karakterin dışında tutuyorum- oturttuğu en önemli sistem hızlı hücum ve set defansı. Bu yüzden Mourinho'nun takımları çok gol attığı sezonlarda bile eleştirilir, çünkü gole bir Barcelona ya da son yılların Bayern Münih'i gibi değil, direkt ve kesin yoldan giderler. Bugün de çok farklı bir şey olmadı zaten.

Mancini'nin maç öncesi en büyük kumarı Hajrovic oldu. Tutsaydı mükemmel bir hareket olabilirdi ama tutmadı. Burada esas önemli olan Mancini'nin bu hatasını kabulenmesi ve 30. dakikada Hajrovic'i kenara alabilmesiydi.

Maça bakacak olursak; Chelsea yine abartılmayacak bir takım olduğunu ama bu şekilde İngiltere'de nasıl liderliğini aldığını tekrar gösterdi. En başta söylediğim gibi burada kilit kelime "Set", ardından "Hücum" ve "Defans" kelimelerini koyalım.
Hücuma bu kadar hızlı çıkan bir takıma ikinci bölgede, özellikle siz hücuma çıkarken top kaybetmek intihar gibi. Galatasaray sırf bu hatası yüzünden kalesinde gol gördü, 2-3 pozisyon daha verdi. Oysa Chelsea'ye karşı yapılacak en mantıklı hamle topu ayağınızda tutmak ve bölgesel preslerle rakibi hataya zorlamaktı. Bunu yaptığı zamanlarda etkili olan ve nihayetinde golü bulan bir Galatasaray da varken, dahasını tartışmak yersiz sanki.

Eboue bana kalırsa Veysel Sarı'nın Beşiktaş maçındaki performansı sonrası sezon sonunu görebiliyordur. Gerçi Eboue'nin bu formu çok uzun zamandır böyle ama bu tip maçlardaki hayati hatalarına tahammül edecek noktayı çoktan geçti Galatasaray.
Aynı şekilde Sneijder'in ortaya yakın oynatılmaması ve buna bağlı olarak maç içinde topla buluşma sayısının minimum düzeyde olması da atlanamayacak bir problem. Galatasaray ne zaman Sneijder'i kanatlardan orta bölgeye yakınlaştırır, o zaman Sneijder'in hayat veren gollerine de kavuşur.
Bu kadar yazmışken Telles'e övgüler yağdırmamak olmaz. Eğer Hajrovic uyum sürecini hızlı atlatır, Galatasaray da sağ bek bölgesine çok iyi bir takviye yaparsa Telles'in performansı iki katına çıkar. Üstelik bu daha yolun başı, onun da uyum süreci tamamlanacak.
Melo için bir şeyler yazmak gerekse buraya sığmaz sanırım. Ben 'ruhunu ortaya koyan' diyerek konuyu kapatayım.

Maçı konuşurken hakem hakkında çok şeyler söylemek istemiyorum ama hakemin bütün insiyatifini Chelsea lehine kullanması ve Chelsea oyuncularına maçın başından ortasına kadar hemen her konuda taviz vermesi oyunu biraz Galatasaray aleyhine çevirdi. Bilhassa maç başında yapılan faullere gerekli tepkiyi vermemesi hem oyunu sertleştirdi hem de kartları/geciktirdi.

Bir diğer konu ise direkt futbol kurallarıyla alakalı; ben bu taca çıkan topu alıp giden futbolculara verilen (aslında verilmeyen) cezaları anlayamıyorum. Bu maçta Terry'nin yaptığı gibi rakibin avantaj sağlayacağı bir pozisyonda topu alıp gitmek yetmezmiş gibi o topu saha içine yuvarlamak sarı kartla cezalandırılması yetersiz bir hareket. Bahsi geçen pozisyonda Galatasaray'ın golü bulmuş olması çok önemli değil, neticede o pozisyon direkt olarak öyle gelişir miydi gelişmez miydi bilemeyiz ama bu uygulamanın hakkaniyetli bir hal alması lazım. Aynen önemli maçlarda oynayabilmek için kasti sarı kart gören oyuncuların cezalandırılması gerektiği gibi.


Son olarak benim maç özelinde ve Türk futbolu genelinde itirazım ise çok klasik iki konuya;

1- Hücuma hızlı çıkamama ve en geriye dönme hastalığımızı nasıl çözeriz?
2- İngiliz ekiplerine karşı havadan oynamaya ne zaman son vereceğiz?


Umarım bu cevapları en kısa zamanda buluruz.


23.02.2014

Euro 2016 Grupları


Gruplarda rakiplerimiz;

Hollanda, Çek Cumhuriyeti, Letonya, İzlanda ve Kazakistan.


İçeride Letonya, İzlanda ve Kazakistan'ı yeneriz. Deplasmanda Kazakistan ve İzland...

Semih Kaya: Adam Olmuş Çocuk


Galatasaray evinde Beşiktaş'ı 1-0 mağlup etti. Keyifli bir maç olmadı, zaten gol de penaltıdan geldi. Belki penaltı olmasaydı gol bile izleyemezdik. Fakat maça damgasına vuran olay Semih Kaya'nın davranışı oldu;

Bir pozisyonda Semih Kaya ile Olcay'ın mücadelesi sonrası top dışarı çıktı. Maçın hakemi Cüneyt Çakır aut kararı verdi ama Semih topun kendisinden çıktığını söyledi. Ardından Cüneyt Çakır Semih'i tebrik ederek kararını korner olarak düzeltti.


Futbolun endüstriyel bir olgu haline geldiği bugünlerde Semih'in bu hareketi Galatasaray'ın galibiyetinden de önemli. Aynı zamanda Cüneyt Çakır'ın da kararını değiştirmesi önemli bir hareket, kendi kararında ısrar edebilirdi. İkisine de tebrikler.

Semih'in konuyla alakalı sözleri ise şöyle;

"Top benden dışarı çıkmıştı, bunu Cüneyt Çakır'a söyledim. Eğer söylemeseydim bu haksız bir kazanım olacaktı, en azından ben böyle düşünüyorum. Belki o pozisyonda gol de yiyebilirdik ama bence bu çok önemli değil".

Başka söze gerek bırakmamış, sağol Semih.

17.02.2014

Adaleti Aramak

Bugün Galatasaray, Antalyaspor deplasmanında 2-2 berabere kalarak üçüncü sıraya geriledi. Maç hakkında söylenecek çok şey var ama ben onların dışında bir şey söyleyeceğim;

* Maçta Burak Yılmaz'ın kırmızı kartı atlandı
* Antalyaspor'un attığı  ikinci gol ofsayttı

Baktığınız zaman iki takımın da itiraz edebileceği sonuçlar ortaya çıktı. Aynı şekilde bu hafta Bursaspor'un penaltısının verilmediği, hemen ardından Beşiktaş'ın yanlış bir kartla 10 kişi kaldığı gibi. Fakat bütün bu yanlışlıklara karşılık hiçbir takım ufak tepkilerin ötesine gitmezken, Fenerbahçe camia olarak ayaklandı. Sebep verilemeyen bir penaltı ve yanlış bir kırmızı karttı. Oysa bu hafta yaşanan şey şuydu;


Kırmızı kartı bırakın, kart çıkmadı.


Emre Belözoğlu yine küfür etti, yine kart çıkmadı.


Bruno Alves'in bu hareketlerinin hiçbirisine kırmızı kart çıkmadı.



Adaleti bulursanız hepimize haber verin.






15.02.2014

Mancini ve Beşiktaş


Mancini'nin takımları bugüne kadar Beşiktaş'la 4 maçı yaptı.

Beşiktaş'ın 100. yılı olan 2002/2003 sezonunda Uefa Kupası çeyrek finali ilk maçında Lazio Beşiktaş'ı evinde 1-0 mağlup etti. İkinci maçı da temsilcimiz 1-2 kaybederken Lazio bir sonraki turda Porto'ya elendi. 

İtalyan takımlarının Türk takımlarıyla tek karşılaşmayı çok hoş görmediği o yıllarda ertesi sene bu kez Şampiyonlar Ligi bu iki takımı karşı karşıya getirdi. Mancini'nin Lazio'su Beşiktaş'ı İstanbul'da 0-2 mağlup ederken, İtalya'daki maç 1-1 sona erdi. Gruptaki diğer maçlarından sadece 1 puan alabilen Lazio grubu sonuncu tamamladı.

9.02.2014

Futbol Psikolojisi


Yaklaşık 3 yıldır futbol blogu yazıyorum. 3 yıl içinde kendi fikirlerimce maçları da yorumlarım, futbol olaylarını da yazdım, otoriteleri de eleştirdim, tuttuğum takımı da eleştirdim rakibi de övdüm. Bugün itibariyle 2013-2014 futbol sezonuna baktığımda ise futbolun geldiği tablo enteresan. Belki de 3 yıldır yazdığımdan çok daha farklı şeyleri de bu yüzden yazacağım.

Fenerbahçe 10 Puan Öndeyken

Fenerbahçe'nin şike operasyonu için de hiçbir zaman "Şike var, küme düşürün!" yazmadım. Kendi halinde bir insan olarak bile bunu yapmadım. Neticede mevcut hükümete olan muhalif tavrım benim belli noktalarda güvensizliğe itse bile bu olayı da tamamen siyasi bir oyun gibi görmedim. Bunu tamamen böyle yorumlayanların da Fenerbahçe'yi bu kadar hayati görmesine anlam veremiyorum. Peki bu yazıyı neden yazıyorum?

Bu sezonun ilk yarısı bittiğinde Fenerbahçe'nin en yakın rakibiyle arasındaki puan farkı 8, ligin ikinci yarısının ilk haftası bittiğinde ise 10 puandı. Kabaca bir hesapla; siz deplasmandaki iki derbi maçınızı da kaybetseniz aradaki puan farkı 4 olur. Üstelik rakibinizin de olası puan kayıplarını düşünürseniz bu puan farkı açılabilir.
Hal böyleyken ben bir Galatasaray taraftarı olarak bundan 9 gün önce şu yazıyı yazdım. Burada verdiğim Ersun Yanal istatistiklerini yorumlamak okura kalmış, kimseye bu böyle oldu ve bu yüzden yine böyle olacak demedim. Fakat fanatik Fenerbahçe taraftarları eleştirirken ben Ersun Yanal'ın takıma tempo kazandırdığını söylemiştim. Şimdi aynı şekilde Ersun Yanal takımı fizik ve psikolojik olarak iyi yönetemediği iddia ediyorum.

Fenerbahçe 4 Puan Öndeyken

Şahsen Fenerbahçe'nin seon başından bu yana çok iyi futbol oynamadığını düşünüyorum. Buna rağmen kazandığı maçların büyük kısmı son dakikalarda atılmış, önemli gollerle kazanıldı. Maçları böyle kazanmak benim için 'Şans' değil 'İnanç' ifade eder.Siz bu şekilde 2 maç kazanırsanız, oynadığınız maçın son 5 dakikasında rakibin ayakları titrer. Bu alışkanlığın tarihteki en kötü örneği Bayern Münih'tir herhalde. Siz istediğinizi yapın, Bayern Münih takımı her Şampiyonlar Ligi Finalinde o korkuyu hisseder.
Buna benzer bir şekilde Fenerbahçe de ilk 17 haftada rakiplerini geçmeyi bildi. O maçlarda da olumlu ya da olumsuz hakem kararları olmadı mı? Fakat ne zaman fark 4 puana indi, Fenerbahçe yönetiminden futbolculara kadar herkes "bu oyun artık bitsin" demeçlerine yöneldi.
Bugün Sivasspor maçında hakem Yunus Yıldırım kötü bir maç yönetti ve Fenerbahçe aleyhine kararları oldu ama bu ilk değil, son da değil, Fenerbahçe özel hiç değil. Buna rağmen Egemen Korkmaz'ın atılmasına itiraz ederken, Meireles'in pozisyonunu da tartışmasını beklerim adalet isteyenlerin.

Sivasspor - Fenerbahçe maçı devre arasında Fenerbahçe yönetiminin hakem odasını bastığı iddia edildi. Bu iddiaya Mahmut Uslu'nun verdiği cevap şu şekilde;
"Evet devre arasında hakem odasına gidildi. Ama basma filan olmadı. Devre arasında soyunma odamızda 10 kişiyle de yenebiliriz. hakem de sırıtarak içeri girdi oradan. Burada konuşma oldu. Hakeme doğru dürüst ve adaletli maç yönet dendi o kadar. Orası 3 metre kare bir yer."
Mahmut Uslu'nun söylediklerine dayanarak soruyorum; bir yöneticinin hakem odasında, üstelik devre arasında ne işi olabilir?

Selçuk Şahin'in de Twitter hesabından yazdıkları;


Söylenecek ne olabilir?


Ersun Yanal

Fenerbahçe'nin ikinci yarının ilk haftası evinde oynadığı Torku Konyaspor maçını izleyenler düşüşü gözlemleyebilmiştir. Fenerbahçe duran toplardan gol bulamasaydı bu puan kayıpları daha önce başlamış olacaktı. Peki Ersun Yanal bu gidişatı değiştirmek için neler yapıyor? Hiçbir şey.

Kulüplerin gidişatına sekte vurmaktan söz edilecekse bu sezon Galatasaray'ın yaşadığı bunun en önemli örneğidir. Evet bence Fatih Terim'in gönderilmesi yerinde bir karardı -zamanlama doğru olmasa bile- fakat o süreçte TFF'nin rolünü bütün ülke gördü. Son iki sezonu şampiyon kapatmış bir teknik direktörü ekstra bir işe mecbur bırakmak normal miydi? Bu süreç sonrası Galatasaray'ın toparlanması kolay mıydı? Bu durumda Galatasaray taraftarı da çıkıp bunun bir oyun, bir yön değiştirme telaşı olduğunu pek ala söyleyebilirdi.

Fenerbahçe taraftarı problemi önce kendi takımlarında arayabilme cesaretini göstermeli.


Psikoloji

10 puan farkın giderek azalmasının yarattığı psikolojiye Galatasaray'ın yükselişi de eklenince bunun bir patlama noktası olacaktı zaten. Bunu 2 sezon önce Aykut Kocaman da yapmıştı Trabzonspor'un Galatasaray maçında 'gerekli eforu' sarf etmediğini söyleyerek. Oysa aynı Trabzonspor Fenerbahçe'ye de aynı farkla yenilmişti, ikginçtir.

Futbol Dışı

Taraftarın dikkatini ve öfkesini başka alana çekme telaşı bu Fenerbahçe yönetiminde bir yöntem halini aldı. Aziz Yıldırım kaybedilen Sivasspor maçı sonrası "Biz Galatasaray'ı orada yeneriz, istatistiklere baksınlar" dedi. Bence bu gayet normal ve yapılabilecek bir açıklama, üstelik gerçeklikten uzak bir tarafı da yok. Tabi bana kalırsa bunu şimdiden söylemek Fenerbahçe takımına arar verecektir ama etik olmadığını iddia etmek mümkün değil. Fakat diğer taraftan -eğer gerçeklik payı varsa- yapılan şu harekete anlam veremedim;


Futbol şiddetini defalarca konuştuk, eleştirdik ve önüne geçmeye çalıştık. Üstelik bu konuda en iyi adımları stadyum içi uygulamalarıyla Aziz Yıldırım gerçekleştirdi. Peki bu hareketin amacı nedir, sonuçları ne olacaktır?

Tahmin

Ben Fenerbahçe'nin iyi yönetilmediğini ve şampiyonluğu kazanamayacağını düşünüyorum. Aynı şekilde Beşiktaş eğer tekrar maçında Kasımpaşa'yı mağlup edebilirse Fenerbahçe'yi geçmesi de benim için sürpriz olmaz. Bu tahminime en büyük ve gerçekçi itirazı Ersun Yanal, yapacağı müdahalelerle yapabilir. Şu an için takım psikolojisi düşük, fikstür zor ve çok önemli sakatlıklar yaşıyor. İkinci yarı başında hedeflediği 6/6 isabetinden koptu, hedef neredeyse 6 maçta 6 puan olacak noktaya geldi. Haftaya Kasımpaşa maçında yaşanacak olası bir puan kaybı sonrası Fenerbahçe yönetimi ve teknik ekibinin yine aynı argümanlarla farklı hedefler göstereceğine eminim. Zira alınacak bir beraberlik durumunda Galatasaray kazanırsa puan farkı 2 olacak ve Fenerbahçe saha içi bütün avantajları kaybedecek.


Şu vermiş olduğum Ersun Yanal istatistikleri için bana gerek sosyal medya, gerek sosyal hayatımdan tepki verenlere de yazdığım şeyin sadece bir istatistik olduğunu, altında kendi argümanlarımın bulunduğunu ve şu an için aynı istatistiğin geçerli olduğunu söylemek isterim. Konuya "O dönemlerdeki şartlarla şimdiki şartlar aynı değil" diyenlere ekstra bir açıklama; Dönem değil ama adam aynı.



8.02.2014

Galatasaray Lige Başladı!


 Galatasaray 3:0 Eskişehirspor

Galatasaray ligde emin adımlarla ilerliyor.

Maçtan ufak başlıklar;

- Boffin'li Eskişehirspor karşısında ilk kez 1 golün üstüne çıkan Galatasaray, Boffin'li Eskişehirspor'u ilk kez mağlup etti.

- Galatasaray 2005-2006 sonrası üstü üste 7 maçlık bir iç saha galibiyet serisi yakaladı.

- Ligin en isabetli pas atan takımı Eskişehirspor bu maç içinde bu istatistikte Galatasaray'dan geride kaldı. İlginç bir maç içi istatistik ise şu;


Not: Kalan dakikalarda Galatasaray istatistikte öne geçti.

- Drogba bazen takımın temposunu düşürüyor ama özellikle ikinci yarıda eksikliği hissedildi. Rakibi rahatsız etmesi, hava hakimiyeti ve ayağında top tutabilmesi bulunmaz nimetler.

- Umut Bulut yaklaşık 1 sene sonra ligde golünü attı. Golde Burak Yılmaz'ın asisti enfesti.


- Hajrovic tamam sayılır, Telles için vakit lazım.

- Galatasaray gol yüzdesini şut isabetiyle birlikte artırırken, daha önemlisi gol yeme problemeni çözmeye başladı.


Lig yeniden başlıyor demiştik; başladı sayılır.





4.02.2014

Cenk Tosun Beşiktaş'ta


Sezon bitmeden bir sonraki sezon için yapılan transferler hep tartışma konusu olmuştur. Bunların en yakın örneği ise Mario Götze.

Dortmund'da forma giyen futbolcu sezon devam ederken Bayern Münih ile anlaşmıştı. Daha ilginç olan; Dortmund 2 sezon sonra Bayern Münih'e şampiyonluğu -üstelik 25 puan farkla- kaptırırken rakibiyle Şampiyonlar ligi finalinde de karşı karşıya geldi. Forma giydiğin takım ve gelecek sezon forma giyeceğin takım kulüp düzeyindeki en büyük maça çıkıyor.

Tabi burada Cenk'le Mario'yu ayıran çok önemli bir faktör var; transfer ücreti.

Mario Götze, Dortmund'dan Bayern'e giderken kulübünün kasasına 37 milyon Euro gibi ciddi bir kazanç bırakmıştı. Fakat Cenk bedelsiz olarak Beşiktaş'a gidiyor. Tabi böyle durumlarda top yönetim ve teknik heyetten çıkıp tamamen futbolcunun sırtına biniyor. Burada Cenk'in yapması gereken tek şey Gaziantepspor'a  mükemmel bir performansla veda etmek. Çünkü böyle bir durumda işin etik ya da benzeri konuları konululamayacaktır.

Ben olayı etik değerlerden uzak bulmuyorum ama keşke futbol aidiyet ve haliyle maddiyatın bu kadar konuşulduğu bir olgu haline gelmeseydi.

3.02.2014

Yeni Bernabeu




Bernabeu yenileniyor. Florentina Perez'in "Mimari bir ikon olacak" dediği yeni stadyum 2017 yılına yetişecekmiş. Maliyeti ise yaklaşık 400 milyon Euro.

2.02.2014

Ersun Yanal Analizi - Cevap

Dün yazmış olduğum Ersun Yanal'a Dair Ufak Bir Analiz yazısını tepkiler olmuş. Özellikle "Bu istatistikler hiçbir şey ifade etmez, sadece 5 sezon verileriyle bir sonuca varılamaz" savı üzerine yazılanlara cevap verme ihtiyacı hissetim.

Öncelikle yazıda Ersun Yanal'ı eleştirmedim, tamamen gerçek istatistikler verdim. Fenerbahçe taraftarlarından bazılarının lig başında eleştirdiği Ersun Yanal'ı tempolu futbolu için övdüğüm de oldu. Fakat verdiğim sezonları kriter kabul etmemek, 14 senedir bu işi yapan bir insanın kariyerinin 5 senesini hiçe saymak anlamına geliyor.
Bütün sezonlara tek tek açıklamalar bulmayı da mantıklı bulmuyorum; neticede bir takımın "futbol oynamayı bıraktılar" gibi bir açıklaması olamaz. Örneğin Hagi'nin Galatasaray'ın başında ilk dönemi ve ikinci dönemine baktığımızda sahada değişen çok şey olmamasına rağmen tabloda değişen çok fazla şey vardı. Evet iki dönem arasında çok fazla etken farklılığı mevcuttu fakat bu büyük bir takımın ilk 6 içine bile girememesini mazeret kılmaz. Üstelik Ersun Yanal örneğinde tekrar eden bir durum söz konusu, bu durum da bir gerçeklik ilkesine işaret eder.

Şimdi basit bir örnekle bana karşı yazılan yazıya sayılarla cevap vereceğim.

2008-2009 sezonunun son 6 haftasında takımın başında Ersun Yanal yoktu denmiş. Takımın bütün hazırlık kamplarını yaptıran ve takım kadrosunu kendisi oluşturan bir teknik direktör son 6 hafta olmasa ne değişir? Yine de bir bakalım;


29. Hafta Lider Sivasspor 3-0 M
30 Hafta 8. Kayserispor: 4-1  G
31. Hafta 17. Kocaelispor 1-3 G
32. Hafta 6. Bursaspor 1-0 G
33. Hafta 11. Eskişehirspor 2-5  G
34. Hafta 4. Fenerbahçe 1-2  M

Bu başarılı sayılabilecek tabloyu da Ersun Yanal'a yazıyorum, sonuç çok değişken değil. Buna ek olarak Manispsor döneminde yaşanan sakatlıklar için bu düşüşlere sebebiyet veren kondisyon yüklemesi yorumu da yapılabilir.

Bütün bu söylediklerime rağmen elbette Fenerbahçe başarılı bir grafik çiziyor ve takımın teknik direktörü Ersun Yanal. Nasıl ki bu istatistikleri yazdım, 5 sene sonra bugünün istatistiklerini de yazarım.

Metin Oktay Ruhu!


Galatasaray 6:0 Bursaspor

Galatasaray özellikle ilk yarı harika bir futbol oynayarak maçı 6-0 kazandı. İlk yarının ilk 24 dakikasında gelen 3 golden öte, maçın başındaki tempo ve hırs zaten skorun farklı olacağını haber verir nitelikteydi.

Maçın yorumunu yaparak dikkat edilmesi gereken belli noktalar var;

- Mancini takımın temposunu üstte tutarak rakibe pozisyon vermek istemedi. Sanırım Mancini'nin genel anlamda da istediği şey tam olarak bu. Skor üstünlüğünü yakaladıktan sonra ise garanti paslarla oyun kontrolünü elde tutarak sürpriz paslarla gol aradı. Bu sayede hem rakibin direncini kırdı, hem de kendisine gol imkanı yarattı. Zaten ikinci yarı 2 gol de buldu.

- Galatasaray artık rakiplerin kornerlerinde daha organize oluyor. Özellikle 73. dakikadaki kornerde ceza sahası içinde 11 Galatasaray futbolcusu olması dikkat çekiciydi.

- Galatasaray hızlı top çevirerek orta sahada Melo'nun ekstra oyunuyla topu kanatlara taşıyor. Fakat buradaki esas kilit nokta hücumun çok daha farklı alternatiflerle gelişebilmesi. Örneğin Melo'nun dikine koşuları, Selçuk İnan'ın derinlemesine pasları ve Sneijder'in beklenmedik topları. Bunun yanında Drogba'ya atılan hava topları da partnerine -daha çok Burak- pozisyon hazırlıyor.

- Galatasaray'da Mancini'yle birlikte değişen en önemli şeylerden birisi ise defansın bütün takım olarak ve hızlıca yapılması. Bu sayede rakibin hızlı hücum şansı da azalıyor.


İlginç İstatistikler

- Bugün Taçsız Kral Metin Oktay'ın doğum günü.

- Metin Oktay'ın 10 numaraları formasını giyen Wesley Sneijder maçta 3 gol birden attı ve bu onun 7 yıl aradan sonra yaptığı ilk Hat Trick.

- Bu maç Felipe Melo'nun Galatasaray formasıyla çıktığı 100. maç oldu. Melo bu maçta inanılmaz bir performansla sahada basılmadık yer bırakmadığı gibi 2 asist yaptı.

- Galatasaray Ocak 2012 tarihinden bu yana ligde ilk kez bir maçta 5 gol barajını aştı.

- Bu skor Galatasaray'ın Bursaspor'a karşı aldığı en farklı skor oldu.

- Özellikle Parma döneminden hayranlıkla takip ettiğim ve Bursaspor'un kadrosuna katmasına Türk futbolu adına inanılmaz sevindiğim Sebastian Frey bugün 6 gol yedi ve bu onun 2011 yılında Genoa'da oynarken 6-1 kaybettikleri maçtan sonra ilk kez 6 gol yediği maç oldu. Zaten kariyerinde çok fazla böyle bir durum yoktur.


Dün blogda yazdığım gibi lig şimdi çok farklı bir noktaya girdi. Fenerbahçe'nin zor fikstürü ve paniği bugünle birlikte artacaktır. Şayet Galatasaray önümüzdeki 3 haftayı kayıpsız geçerse ligin gidişatı da mevcut durumun tam tersi şekilde olabilir.

Son olarak;

Selamlar Taçsız Kral, iyi ki doğdun...

1.02.2014

Ersun Yanal'a Dair Ufak Bir Analiz


Ersun Yanal dün akşam eski takımı Eskişehirspor karşısında mağlup oldu. Ligin başında yazmış olduğum konuların aksine takıma tempo kazandıran ve maçları galip bitirebilme alışkanlığı kazandıran Yanal'ın ikinci yarı başlangıcı çok iyi olmadı. İlk olarak devre arası dönüşünde evinde Torku Konyaspor'u ecel terledi dökerek kazanan takımı, dün akşam mağlup oldu.

Peki bu sadece bir mağlubiyet mi, makus bir kader mi yoksa istatistiklerin bize üstüne basa basa anlattığı bir sürecin başlangıcı mı?

Öncelikle Ersun Yanal'ın kariyerinde ufak istatistikler verelim;

Gençlerbirliği: 2002-2003
17. Hafta - 34 puan liderle 7 puan fark
25. Hafta - 56 puan liderle 2 puan fark
34. Hafta - 66 puan liderle 19 puan fark

Vestel Manisaspor: 2006-2007
17. Hafta - 28 Puan liderle 9 puan fark
25. Hafta - 29 puan liderle 22 puan fark
34. Hafta - 42 puan liderle 28 puan fark

Trabzonspor: 2008-2009
17. Hafta - 35 puan liderle 2 puan fark
25. Hafta - 46 puan liderle 4 puan fark
34. Hafta - 65 puan liderle 6 puan fark

Eskişehirspor: 2011-2012
17. Hafta - 30 puan liderle 7 puan fark
25. Hafta - 38 puan liderle 16 puan fark
34. Hafta - 50 puan liderle 27 puan fark

Eskişehirspor: 2012-2013
17. Hafta - 24 puan liderle 9 puan fark
25. Hafta - 35 puan liderle 12 puan fark
34. Hafta - 46 puan liderle 25 puan fark


İstatistiklere göre Ersun Yanal'ın takımları lige hızlı başlayıp ve ligin ilk yarısını iyi puanlarla bitiriyor. Fakat süreç ikinci yarıyla birlikte tam tersine dönüyor ve umumiyetle ilk yarı topladığı puanlardan daha az puan toplayarak liderle arasındaki puan farkının açılmasına olanak veriyor.

Yanal'ın önünde hayatı önem taşıyan 3 maç var; deplasmanda Sivasspor, Kadiköy'de Kasımpaşa ve deplasmanda Elazığspor maçları. Şayet Fenerbahçe bu maçlar sonunda 6 puan barajını aşamazsa sıkıntı büyür. Zira rakiplerinden Beşiktaş'ın eksik maçıyla birlikte şansı büyük; üstelik evinde Fenerbahçe'yi ağırlayacak. Aynı şekilde Galatasaray'ın da TT Arena'da Fenerbahçe'yle oynayacağını hesap edersek sıkıntı ciddi noktalara ulaşacaktır. Ersun Yanal'ın devre arasında hedeflediği gibi "ikinci yarının ilk 6 maçından kayıpsız çıkma" şifresi de zaten burada yatıyor.

22. hafta bittiğinde Galatasaray - Beşiktaş derbisinin de sonucuna göre lig ciddi bir şekil alır, o zaman tekrar değerlendiremeler başlar.