17.12.2013

Galatasaray - Chelsea: Mancini vs. Mourinho


Geçtiğimiz yıl içinde Galatasaray'ın yaşadığı değişim açık bir şekilde ortada. Öncelikle Fatih Terim'in üçüncü seferi ve ardından iyi transferler, kazanılan şampiyonluk ve büyüyen yatırımlarla Avrupa yolunda ilerlemeyi kafasına koyan bir Galatasaray. Bu doğrultuda yapılan bütün hamlelerin meyvesini almak için bir şans yakaladı Galatasaray.


Şampiyonlar Ligi Macerası

Her şeyden önce, Chelsea'nin çıktığı grupla Galatasaray'ın çıktığı grup çok mukayese edilir gibi değil. Galatasaray'ın Real Madrid ve Juventus gibi rakiplerine karşılık Chelsea'nin Schalke 04 ve Basel gibi nispeten daha rahat rakipleri vardı. Geçen sezon Uefa Avrupa Ligi'ni kazanırken yarı finalde devirdikleri Basel'i bu kez Avrupa Ligi'ne yolcu etti Chelsea. İşin ilginç tarafı Chelsea; Schalke 04 maçlarının ikisini de 3-0  gibi rahat bir skorla kazandı. Bütün bunlara rağmen Chelsea'nin mükemmel bir sezon geçirdiğini, çok iyi futbol oynadığını, korkulacak bir takım olduğunu söylemek güç. Şu an Premier Lig'de üçüncü sıradalar fakat bir hafta sıra 2 basamak aşağı ya da yukarıya oynayabilir. Kötü demiyorum ama Mourinho için iyi bir puan ortalamaları olduğu söylenemez.
Chelsea'nin gol dağılımına baktığımızda Demba Ba ve Eto'o'nun Avrpa yükünü ikişer golle sırtladığını görüyoruz. Özel olarak önlem alınması gereken; Ronaldo, Messi, Agüero, Lewandowski tipinde bir golcüleri yok diyebiliriz. Tabi bu devre arasında transfer yapılmayacağı anlamına gelmiyor. Üstelik Chelsea'nin yarı tanrısı Mourinho istedikten sonra çok ilginç bir transfer bile söz konusu olabilir.

Galatasaray cephesinde ise işer çok daha karmaşık. Önce Fatih Terim'in gidişi, ardından Avrupa'da oynadığı 5 maçtan 7 puan toplamayı bilen Mancini'nin sistemini aşılama süreci ve giderek kopan bir lig maratonu.
Galatasaray yönetimi bu Avrupa işini kafasına o kadar koymuş durumda ki; bu uğurda elinden geleni yapıyor. Kuralar çekildiğinde memnuniyetsiz tarafın Chelsea olması bile her şeyi açıklıyor aslında, tabi eklenecek şeyler de var. Öncelikle Galatasaray'ın hedef koyduğu şey "Şampiyolar Ligi organizasyonunda sürekli yer almak". Bu hedefe ek olarak her sezon çeyrek finale çıkabilmek hedefi de reel gözüküyor, en azından bu sezon da bunu elde edebilir Galatasaray. Şayet bu durum gerçekleşirse Uefa da Galatasaray'ın bu turnuvada olmasına daha sıcak bakacaktır. Şu an için durum zaten böyle gibi fakat ilerleyen dönemler için Galatasaray seviyesini her anlamda üste taşıması gerekiyor.

Mancini vs. Mourinho

Mancini'ni Şampiyonlar Ligi'nde daha önce Manchester City takımıyla yaşadığı başarısızlığı örnek gösterenler yanıldı fakat yılmadı; şimdiki konuları Mancini'nin Mourinho'nun takımlarına karşı başarısız istatistiği.
Mancini ve Mourinho arasındaki düelloların startı Mourinho'nun Mancini'nin yerine gelişiyle başladı. Şike skandalı sonrası ligi domine eden Inter'in Avrupa konusunda isteneni vermemesi buna sebep olmuştu. Ben de Mancini'nin oyun sistemini beğenenlerden değilim fakat İtalya Ligi'nde 97 puan alıp şampiyon olmayı şansla açıklamak mümkün değil.
Elbette Mourinho ve Mancini'yi kıyaslamak olmaz -üstelik burada Mourinho hayranı bir insan varken- fakat bazı faktörlerin sonuçlara ciddi tesirini de düşünmek gerekiyor. O zaman tur şanslarını değerlendirelim;

Chelsea bu sezon klasik bir Mourinho takımında olması gerektiği gibi çok fazla gol atamıyor ama kalesinde gol görüyor. Deplasmanlarda nispeten iyiler fakat Mourinho'nun bilhassa geçen sezon Galatasaray - Real Madrid maçından kalma bir tecrübesi de var. Dolayısıyla ilk maçta Mourinho'nun çok atak bir futbol oynamak istemeyeceğini düşünebiliriz. Bu noktada Galatasaray'ın burada en azından 2 gole ihtiyacı olacağı, tek farklı bir galibiyetin ise işi zora sokacağı açık. Neticede Galatasaray kontra atak futbolunu teoride iyi yansıtan ama o gerekeli gol ve golleri kolay bulamayan bir takım olabiliyor. Bu seviyelerde atamadığınız 1 gol size 2-3 gol olarak geri dönüyor. Dolayısıyla Galatasaray takımına 2-3 takviye şart, en azından bu turu geçip çeyrek finali görebilmek için. Hangi bölgelere takviye gerektiğin yazma ihtiyacı bile hissetiyorum, sanırım şu yazıyı okuyan herkes gerekli transferi biliyordur.
Bir başka açıdan Mancini'nin duygusal bir kimliği olduğunu ve bu maça daha özenli hazırlanacağı kanaatindeyim. Süper Lig maçlarını baz almak çok doğru olmayacaktır çünkü ligimizi bilmeyen, yabancı bir teknik direktörden bahsediyoruz. Üstelik henüz 49 yaşındaki bir teknik direktörün kariyer planlamasına baktığımızda önceliğinin Avrupa maçları olacağı kesin.

İçerde - Dışarda

İlk maçın iç sahada oynanması kimine göre avantaj, kimine göre dezavantaj kabul edilir. Benim şahsi fikrim bunun takıma ve seyirciye göre değiştiği yönünde. İngiliz takımlarının taraftarları umumiyetle bizim kadar ateşli olmadıkları için ikinci maçın Stamford Bridge'de olmasını dezavantaj olarak göremiyorum. Barcelona'nın Iniesta'nın golüyle Stamford Bridge'de atladığı turu hatırlayanlar vardır. Tabi bu Galatasaray'ın TT Arena'da alacağı sonuca bağlı olarak anlam kazanabilir ya da kaybedebilir.

Dider Drogba

Chelsea kulübü bile eşleşme sonrası resmi sitesinden Didier'e selamı çakmışken benim yazmamam olmazdı.
Böylesine profesyonel ve aynı zamanda amatör duygularla, sonuna kadar mücadele eden bir futbolcunun böyle maçlara daha sıkı hazırlanacağı bir gerçek. Umarım Didier Stamford'ın çimlerinde dizlerinin üstünde kayarka o sevincini, bu kez sarı kırmızılı formayla yaşar.


Not: Galatasaray'ın Uefa kupasını aldığı sezon Şampiyonlar Ligi son maçındaki rakibi Chelsea'ydi. Dönemin teknik direktörü Vialli sorulan bir soru üzerine "Atmosfer bizim için önemli değil, biz oynamayacağımız oyuna bakarız" demişti ve gerçekten öyle olmuştu. Aklımızdasın Flo, intikam olsun soğuk yiyeceğimiz.

Hiç yorum yok: