Yazacaklarım benim şahsi fikirlerimdir.
Günlerdir ülkenin futbol gündemini aynı konu öegul ediyor; Fatih Terim'in Galatasaray'daki görevine son verilmesi. Herkes başka bir şeyler söyleyip, ortaya farklı iddialar atıyor.
Başlıklara ayırlarım;
Fatih Terim'in Galatasaray'daki ilk dönemi
Üzerine çok fazla konuşulmayacak, tarihi başarıların olduğu bir dönem geçirdi Fatih Terim. 1999-2000 sezonu bittiğinde soluğu Fiorentina'da aldı. Yaşı ya da hafıza yetmeyenler için; Fatih Terim giderken Galatasaray taraftarına Candan Erçetin'in Elbette şarkısını armağan ediyordu. Bugün stada Fatih Terim atkısıyla gidip "Fatih hocamızı ağlatanı burada istemeyiz!" diyenler bizim o zaman ne kadar ağladığımızı bilmezler.
Fatih Terim orada başarılı bir dönemin ardından AC Milan'ın teknik direktörü oldu. Bana göre Maldini'nin başını çektiği bir takım içi gruplaşmanın kurbanı olarak gönderildi. Hatta geçtiğimiz yıllarda bunu itiraf bile etmişti. Bugün Galatasaray'dan ayrılışına tepki verenler, o gün Fatih Terim'in nasıl ayrıldığını şu haberden okuyabilir.
Fatih Terim'in Galatasaray'daki ikinci dönemi
Gidişi sonrasındaki ilk sezon Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynayığ ligi ikinci bitirmiş, ikinci sezonunda ligde şampiyon olup Şampiyonlar Ligi'nde ikinci çeyrek finali kıl payı kaçırmış bir Galatasaray'a 2002-2003 sezonunda geri döndü Fatih Terim. İlk sezonunda ligi ikinci sırada, Şampiyonlar Ligi'nde Barcelona, Lokomotif Moskova ve Club Brugge'un olduğu grubu 4 puanla sonuncu bitirdi.
İkinci sezona yüksek beklentilerle başlayan Galatasaray ligi 6. sırada bitirirken Şampiyonlar Ligi'nden Uefa Kupasına katılmaya hak kazandı. Galatasaray, Gençlerbirliği'nin şanssız bir şekilde Valencia'ya 4. turda elendiği turnuvaya ilk katıldığı tur olan 3. turda eda etti. Belki kaderin cilvesidir; Gençlerbirliği'ni eleyen Valencia, Galatasaray'ı eleyen Villareal'i yarı finalde geçerek finale çıktı ve kupayı aldı.
Başarısız geçen iki sezonun ardından Fatih Terim görevden ayrılırken, yeni durağı ikinci kez Milli takım oluyordu.
Fatih Terim'in Galatasaray'daki üçüncü dönemi
Ünal Aysal, tıpkı rahmetli Özhan Canaydın gibi en büyük seçim vaadi olarak Fatih Terim'i öne sürdü. Bu sırada Fatih Terim'in milli takımdaki görevinden ayrıldığı 2 sene olmuştu ve boştaydı.
Galatasaray'ın başına üçüncü kez geçen Fatih Terim, iki sezon içinde ligde ve Süper Kupa'da iki şampiyonluk, Şampiyonlar Ligi'nde ilk kez çeyrek finale çıkma başarısı gösterdi.
Bütün bu sürecin sonunda görevine son verilen Terim'in takımı Şampiyonlar Ligi'ne evinde aldığı 1-6'lık Real Madrid mağlubiyetle başlarken, ligde de 5 maç sonunda 9 puana sahipti.
Anlaşılmayan Kısımlar
Başarılı ve taraftarın sevdiği bir teknik direktörü kovmak hiçbir başkanın yapacağı bir şey değil. İnsanların burada madalyonun diğer yüzünü görebilmesi, daha detaylı bakabilmesi lazım.
Her fırsatta Galatasaray'ın bir tercih olmadığını ve her şeyin önünde geldiğini söyleyen Fatih Terim'in Milli takımla anlaşması ve Galatasaray başkanıyla sözleşme konuşmaması dikkat çekici. Sorularla gidelim, dileyen bu sorulara cevap verebilir;
1- Fatih Terim, neden Galatasaray takımıyla sözleşme yenilemek istemedi?
2- Her fırsatta TFF'yi eleştiren Fatih Terim'i Yıldırım Demirören'le 'Yol arkadaşı' yapan nedir?
3- Fatih Terim'in olası bir iki takımı çalıştırması ve Milli takımın Dünya Kupası'na gitmesi durumunda, Galatasaray'ın yaz kampı performansı nasıl olacaktı?
4- Düne kadar Yıldırım Demirören'i eleştiren, hiçbir söylemini dikkate almayan Galatasaray taraftarını, Demirören'in gösterdiği belgeler nasıl ikna edebiliyor?
Sorular çoğaltılabilir ama temel mantığın kavranması açısından bu sorulara tutarlı cevaplar verilmesi gerekiyor diye düşünüyorum. Bana kalırsa Galatarasay'ın kötü gidişatı, Şampiyonlar Ligi'ndeki zor grup ve kötü başlangıç, Milli takımla Dünya Kupası'na katılma ihtimali işin gidişatını değiştirdi. Kariyerinde Dünya Kupası'na hiç katılamamış bir Terim'in bu gidişata yön verecek şeyler yapabileceği ihtimalini düşünüyorum. Tabi bu durumda Ünal Aysal'ın kararlılığı ve söylemleri de Fatih Terim'in egosunu zedelemiş olabilir.
Neticede; Türk takımlarının kurumsal ve profesyonel yapılara geçmesi gerektiğine inanıyorum. Futbol şube sorumlusu ve sportif direktörler futbolun içinden gelen, futbolu bilen, eğitimli ve saygı duyulan isimler olmalı. Galatasaray özelinde bakacak olursak, eskiden beri süregelen ve değişmeyecek olan belli kuralların asla çiğnenmemesi gerekir. Bir başkanın teknik direktörüne ulaşamamasının hiçbir açıklaması olmaz, olamaz.
Son olarak; kendi lehine her olayda ağız birliği yapan medyanın tutumu da benim fikirlerimi olgunlaştırıyor. Bundan 4-5 ay önce Fatih Terim'i hakemleri tehdit etmekle suçlayanların şimdi tam tersi bir tutum sergilemesi, bütün problemin Ünal Aysal'dan kaynaklandığını iddia etmesi ve Galatasaray'ı zor günlerin beklediğini sürekli olarak dile getirmesi bana samimi gelmiyor. Neticede kutuların satması ve rekabetin artması için bazı şeyler şart...
Not: Sürece yersiz bir biçimde müdahil olan Buse Terim'i ve Fatih Terim sonrası görevlerine devam eden Ümit Davala&Hasan Şaş ikilisini ayrıca şaşkınlıkla seyrediyorum. Bakalım ilerleyen günlerde daha neler olacak.