28.08.2011

Finalleri Kaybeden Fransız : Arsene Wenger


Standart bir futbolculuk kariyeri sonrası teknik direktörlüğe adım attığı ilk günden beri sürekli bir çıkış içinde olan Arsene Wenger'in kısa ama futbol hüznü taşıyan hikayesi...

Kimilerine göre çok iyi bir muhasebeci , kimilerine göre çok iyi bir antrenör. Fakat kesin olan bir gerçek var ki ; kesinlikle kazanan bir adam değil.


İlk yıllarını atlayarak
AS Monaco döneminden devam etmek istiyorum. Fransız kulübünde yavaş yavaş aşıladığı futbol anlayışı ve altyapı konusunda gösterdiği hassasiyet meyvelerini vermişti. 1987 yılında geldiği kulübü 4 yıl içinde Avrupa Kupa Galipleri Kupası'nda final oynatan teknik adam , kariyenin ilk avrupa kupası finalini Werder Bremen'e kaybediyordu ve bu ilk olmayacaktı. O yıllarda altyapıdan A Takıma kazandırdığı Thierry Henry ile yolları 1996 yılında kesişecek ve meyvelerini toplayacaktı. Tabi daha hikayenin o kısmına gelmedik.

AS Monaco yıllarına
Japonya'ya gitmek için son veren Arsene Wenger , yeni kulübü olan Arsenal'e eli boş gitmedi , kazandığı kupayı da yanında getirdi.

1996 senesinde belkide kendisinin bile hesap edemeyeceği kadar uzun sürecek Arsenal kariyeri başlamıştı. Arsenal'e farklı bir çehre kazandırmak adına daha hızlı ve skora ulaşabilen bir kimlik kazandırmak için verdiği bütün çabalar göreve geldiğinin 4. yılında meyvesini verdi. Aynen AS Monaco'da yaptığı gibi. Bu kez Uefa Kupası'nda finaldeki rakibi tanıdık bir takımdı ;
Galatasaray.
Aynen kendisi gibi 1996 yılında takımındaki görevine gelen ve prese dayalı hızlı bir futbol anlayışını benimseyen meslektaşı Fatih Terim'e penaltılar sonrası 1-4 mağlup olmaktan kurtulamadı ve kariyerine
kaybettiği ikinci finali ekledi.

O gün orada olanlar başka bir yazıda ayrıca yazılabilir , özellikle AS Monaco'dan ilk göz ağrısı Thierry Henry'nin yaptığı enfes kafa vuruşunu daha enfes şekilde çıkaran Taffarel konusu ama neticede fransız yine kaybediyordu ve takımına yeni bir vizyon eklemesi gerektiğine inanmaya başlamıştı.

Hikayeyi hızlıca ileri alıp 2006 yılına geldiğimizde bu kez Uefa Şampiyonlar Ligi'nde final oynuyordu. Takımının başındaki 10. yılını avrupanın en büyük kupasıyla süslemek isterken o sene kadrosuna kattığı isimler şunlardı ; Theo Walcott , Emmanuel Adebayor ve Alexander Hleb.
Bu oyuncuların ve mevcut kadrosunda bulunan isimlerin hiçbirisi finaldeki rakipleri Barcelona'yı yenmeye yetmedi. Maçı Barcelona 2-1 kazandı ve kupayı kaldıran takım oldu. Bu maçta rakip takımının teknik direktörü ise Türkiye'de gösterdiği performans yerden yere vurulan
Frank Rijkaard idi.

Bu maçla ilgili enteresan bir not ise ; Arsenal'in kadrosunda bulunan ve Arsene Wenger'in Barcelona altyapısından adeta kaptığı
Cesc Fabregas.


Bu finalden 1 sene sonra oynanan ve 8-0 ev sahibinin üstünlüğüyle biten Liverpool - Beşiktaş Şampiyonlar Ligi grup maçı için
"Böyle takımların bu tip turnuvalara alınmaması lazım" beyanatını veren Arsene Wenger için bütün bu yazdıklarımın çıkış noktası ise dün oynanmış olan Manchester United - Arsenal maçının skoru.

Finalleri kaybeden Fransız , Old Trafford'dan 8-2 gibi tarihi bir hezimetle ayrılırken şu sözleri söyleyerek bütün yazının kısa bir özetini çıkarır gibiydi ;

"8 gol yiyince aşağılanmış gibi hissediyorsunuz"


Sanırım tek problemi 8 gol.

Hiç yorum yok: