30.04.2012

Kara Çelenk



Cas davası açılır , Cas davası kapanır ,
58. madde değiştirlmez , 58. madde değiştirilir ,
Şike teşebbüsü var denir , şike teşebbüsü yok denir ,
Para aldım pişmanım denir , para almadım yalan denir ,
Uefa ile anlaştık denir , Uefa ile konuşmadık denir ,
Şikeye karışan 8 takım denir , şikeye karışan 16 takım sevk edilir ,
Şikeye karışanın en azından puanı silinir denir ,  şikeye karışmayanın Play-Off diye puanı silinir


Biz futbolumuzu "bizim için" koruyup kollamak adı altında perişan ederken Uefa'nın vereceği olası cezaları konuşuruz. Ülkemize kadar gelip "yeteri kadar delil mevcut" diyen Uefa'nın. Turnuvasında galibiyet alınca ülke olarak sokaklara döküldüğümüz , kupasını kaldırınca tarihimizi yazdığımı Uefa'nın vereceği cezayı beklerken.

Buraya "kişilerin yaptıkları kurumları bağlamaz" mantığını eleştiren şeyler de yazmıyorum. Sadece bundan sonra futbolumuzu konuşmanın yersiz olacağını , şike yapmanın ya da teşebbüs etmenin cezasız kalacağını , maçlarda küfür eden taraftarlar sebebiyle kulüplere ceza verilemeyeceğini , insanların rakip takım taraftarlarıyla arasındaki nefretin artacağını ve buna yetkililerin sebep olduğunu , hepsinden önemlisi bundan sonra bütün dünya tarafından "şike yapılan ve cezasının verilmediği ülke" olarak anılacağmızı belirtmek istiyorum.

Ben siyah çelenk bulamadığım için siyah görseli sayfama koyup gidiyorum. Türkiye'de futbolun varlığına hala inananlarınız varsa iyi seyirler.

25.04.2012

Penaltı Atamıyorsan Elenirsin





Casillas kurtardığı  penaltıya rağmen turu getiremedi ya ; en çok o üzülüyordur.

Bayern evinde final oynayacak.

24.04.2012

Chelsea > 4-3-3



Baştan söylemem gerekiyor ; iki maçı da izleme fırsatım olmadı. Açık konuşmak gerekirse Barcelona sempatizanı yakın arkadaşım hariç kimseye de bu turu Chelsea'nın geçebileceği yönünde bir tahminde bulunmadım. Çünkü Finalin El Clasico olacağına çoğu futbolsever gibi inancım ve arzun daha fazladı.

Özetlemek gerekirse "uzaylı takımı" diye tabir edilen Barcelona 3 maçtır kazanamıyor. Chelsea ile oynadıkları 2 maçta yedikleri 3 golün tamamını uzatmalarda yediler. Bence sonu hazırlayan da bu ; aşırı güven.


Maçla ilgili okuduğum yorumlarda Chelsea'nin tamamen kapandığını ve başka bir deyişle catenaccio izlettiği yazılmış. Bunlar doğru olabilir fakat 2-0 öne geçtiğiniz ve rakibin 10 kişi kaldığı -üstelik defansın en önemli ismi John Terry- maçı evinizde 2-2'ye getirmenin açıklaması olamaz. İkinci gol neyse ama ilk yarının bitişini beklediğiniz saniyelerde yediğiniz bir golle maç 2-1 oluyorsa her şeyden çok teknik direktöre kızarsınız. Böyle maçlarda Barcelona gibi bir takımla aynı tarzda futbol oynamak mağlubiyeti ve hatta hezimeti kabul etmektir. Zira ufak dikkatsizliklerin , dağınık defans anlayışının nelere mal olduğu ilk maçta Barcelona'nın Alexis Sanchez'le yakaladığı şu iki pozisyonda rahatça görülebiliyor ;



Cüneyt Çakır'ın bu maçı yönetmesi Türk futbolu için çok önemli bir adım. Barcelona'nın Şampiyonlar Ligi'nden elendiği son maç olan o meşhur Barcelona - Inter maçı gibi deplasman takımı yine 10 kişi kaldı. Oyundan atılan Terry'nin söylediğine de bağlı kalacak olursak Cüneyt Çakır'ın kararı doğru. Okuduklarıma göre maçı da iyi yönetmiş , öyleyse Avrupa Şampiyonası en azından hakemlerimizle katılabileceğimiz bir turnuva olacak demektir.






Bu maçı o meşhur Tom&Jerry eşleşmeleri ile kıyaslamak futbola ihanettir. Drogba'nın en çok Drogba olduğu , Ronaldinho'nun resital verdiği ve Messi'nin "bu çocuk kim yahu ?" sözlerine en çok maruz kaldığı dönemler.


Unutmadan ; 2009 yılında Iniesta'nın golüyle Barcelona'nın mucizevi biçimde tur atladığı , Chelsea'nin trajik bir şekilde kupaya veda ettiği yarı finali hatırlamamak olmaz. Futbol tarihi böyle intikamlarla doludur ;



22.04.2012

Galatasaray - Fenerbahçe : Futbol Oynamak Yetmez Bazen

 Maç öncesi Galatasaray taraftarının hazırladığı koreografi dillere destandı. Üstüne yazılacak bir şey yok , fotoğrafla anlatmaya çalışayım ;



Maça baskılı başlayan ve golü yakalamak isteyen taraf Galatasaray'dı. Çabalar kötü son vuruşlarla yerini Fenerbahçe'nin golüne bıraktı. Ziegler hücuma çıkan +1 oyuncunun faydasını gösterdi. O gol sırasında Galatasaray defansı ne yapıyordu onu konuşmak lazım biraz.

Gol sonrası baskıya devam eden yine Galatasaray oldu. Bu noktada Fenerbahçe daha çok oyunu soğutmaya çalışırken çok başarılı olduğu söylenemez açıkçası. Bu baskı Galatasaray'a Necati'yle pozisyon getirirken Melo'nun pozisyonu da sonuçsuz kaldı.


 Fenerbahçe kendi sahasında top yaparken çok kez ufak hatalar yaptı fakat Galatasaray ilk yarının büyük bölümünde ilerde baskı kurmadı , tercih meselesi olsa gerek. Yakalanan pozisyonlar da gol olmayınca devreyi Fenerbahçe önde bitirdi.


İkinci devreye baskılı başlayan yine Galatasaray oldu. Açıkçası Selçuk İnan'ın frikiği öncesi çoğu insan golün yarısına sevinmiştir. Selçuk yanıltmadı , harika bir gol attı. Daha golün tekrarını izlerken Galatasaray'ın santra sonrası kaptığı top Elmander'in ortasında sonuçsuz kaldı. Belki birisi orada topa dokunabilse ve gol olsa maç farka bile gidebilirdi ama olmadı.

Galatasaray beraberliği cepte tutmak yerine baskıyı arttırınca 3-4 net pozisyon daha buldu ama golü yapamamasının faturası da ikinci golü yemek oldu. Galatasaray defansının ilerde pozisyon aldığı bir anda Bienvenu'yu durdurmayan Semih Kaya topu da kesemeyince Stoch'un koşusuna Ujfalusi de yetişemedi ve gol geldi. Bu noktada Aykut Kocaman'ın Stoch'u oyuna almasını tebrik etmek lazım. Esasında Fenerbahçe'nin mutlaka kazanması gereken bir maçta yapabileceği başka bir hamle yoktu fakat Fatih Terim'in beraberliği kabul etmeyen yapısı ve takımı ielri çıkarması bu sonucu getirdi.

Geri kalan dakikalar teferruat. Galatasaray'ın ceza sahasına kadar getirdiği ama sonuca gidemediği 2-3 pozisyon var. Fenerbahçe kazandı ve bitime 4 hafta kala farkı 2'ye indirdi , üstelik evinde oynayacağı bir Galatasaray maçı da var.

Süper Final dedikleri için fikrim sabit. Zaten aklı olan her insan bu uygulamanın sebeplerinin farkındadır. Ertelenen maçları 24 saat içinde oynatmayan neyse , bu turnuvayı düzenleyen de o. Arzulanan oldu , şampiyonluk yarışı en iyi ihtimalle Kadiköy'e kaldı. Tribünlere değil televizyon başına.


Maç sonunda Volkan Demirel'in taraftara yaptığı hareketler Volkan'ın neden tepki gördüğünü anlatan ufak bir kesit. Buna rağmen kendisine en ufak bir tepki vermeyen Galatasaray taraftarının hakkını vermesi lazım.
Buna ek olarak maç sonunda sevincini "işeyen köpek" figürüyle yaşayan Mehmet Topuz'a gereken tepkinin "kalecinin penaltı atmasını etik bulmayanlar kurulu" tarafından verilmesini beklerim. Ben bu fotoğrafı buraya koymaya utanıyorum o yapmaya utanmıyor. Bu tip hareketler hakaret içeren unsurlardır ve etik dediğimiz oldu burada ortaya çıkar. Elbette kişilik de.


Maç boyunca en ufak bir taşkınlık , kötü tezahürat ya da futbola yakışmayacak herhangi bir eylemde bulunmayan Galatasaray taraftarını tebrik ediyorum.


İstatistiklere bakmak isteyenler için de tablo şöyle ;
 

21.04.2012

Nou Camp'ta Portekizce


 Barcelona 1 - 2 Real Madrid



Kötü bir fikstür , Barcelona ile deplasmanda oynanacak bir maç ve sadece 4 puanlık bir fark...


Maç öncesi Barcelona galibiyetinden cebindeki son parayı basıp oynayacak kadar emin olanlar vardı. Açık konuşmak gerekirse bir "Mourinhosever" olarak benim tahminim de Barcelona'nın zor da olsa kazanacağıydı. Aklımdan Madrid galibiyeti geçmedi değil ama çok mantıklı bulmamıştım. Oysa futbolun sadece yeşil sahadan ibaret olmadığını kanıtlayacak bir adam vardı ; Jose Mourinho.

10 puanlık farkı kısa sürede hiç eden Real'in hafta arasında yorgun Bayern'e yenilmesi Barcelona'nın olmaz goller kaçırıp mağlup döndüğü Chelsea maçı ile anlamını yitirdi. Belki Barcelona oradan en azından bir beraberlik alsaydı işler değişebilirdi fakat işler öyle gitmedi.


Mourinho bu kez oyuncularına "oynayın" dediği daha ilk dakikalardan belli oldu. Ben Barcelona fanatiklerini anlayamıyorum ; çok pas yapmak takımın iyi oynadığı manasına gelmez. Bu maçta da bildiğimiz Barcelona'yı fakat bu kez inanılmaz beceriksiz izledik. Yapılan pas hataları , kritik bölgelerdeki top kayıpları ve bir türlü olgunlaşamayan ataklar. Tabi tüm bunların en büyük sebebi Mourinho'nun set futbolu. Mourinho gittiği takımlara önce takım olmayı sonra kaybetmemeyi öğretiyor. Aslında tam tersini de söyleyebiliriz ; zira kaybetmeyi unutan 25 adam zamanla kazanmayı da öğreniyor ister istemez.


Maçın çok fazla incelenecek bir noktası da yok gibi. Madrid'e geldiği günden beri ilk kez bir El Clasico'da adının hakkını verdi Ronaldo. Zaten bu maçın o dillere destan egosu yüzünden yerlerde süründüğü Barcelona maçlarına benzememesinden sebebi iyi başlamasıydı. O iyi olunca gol geldi , gol gelince Barcelona'nın direnci iyice kırıldı.
Gol  sonrası Ronaldo'nun "ben burdayım sakin olun !" sevinci ise hissettiği baskı ve Messi sorunsalının bir tepkisi gibiydi.


Barcelona'yı bugünlere getiren Guardiola değildi. Bir insanı sırf iyi niyetli diye orada tutamazsınız. Cruyff tohumları bıraktığından beri bu takımdan Hollanda bayrağı eksik olmuyor , bence olmamalı da. Guardiola'nın ekmeğini yediği 4-3-3 dediğin zaten Xavi - Iniesta - Messi'den ibaret. Büyük maçlarda bu 3 adamdan 1 tanesi eksik oynarsa çilekeş olursun. Guardiola'nın güvendiği dağlara da bu noktada kar yağdı ;

Mourinho takımı set halinde geri çekip hızlı atakları 4 usta ayağa emanet edince Guardiola'nın eli kolu bağlandı. Barcelona'nın artık hastalık haline dönüşen pas yapma alışkanlığı ilk maçta gole mal olmuştu , şimdi maça mal oldu. Her geçen dakika orta sahaya gömülen Barcelona'nın o bilindik sürpriz paslarını da Pepe - Ramos ve en çok Xabi kesince geriye varyasyon kalmadı. Aynı filmi o meşhur Barcelona - Inter maçında da seyrettirmişti bize Mourinho.


Guardiola'nın altyapıya verdiği önemi herkes biliyor ve alkışlıyordur. Fakat böyle bir maçta Tello'yu oraya koymak acımasızlıktan fazlası değil. Belki Arbeloa biraz kötü oynasaydı ve Tello 1-2 olumlu hareket , belkide bir asist yapsaydı Guardiola kahraman Tello yeni yıldız ilan edilebilirdi. Olmadı , olmadıkça Guardiola inatla hatasına devam ederek adeta gövde gösterisi peşinde koştu.

Bir diğer konu ise bugün Madrid'in kazanmasının en önemli faktörlerinden olan sertlik. Madrid cephesi son yıllarda El Clasico'nun hep gergin olan tarafıydı. Herkes Madrid'li oyuncuların oyun dışı sertlikleri , maç sonu kavgalarını konuşuyordu. Bugün Madrid bunlardan uzak kalırken aynı tavrın benzerini Barcelona tarafından seyrettik. Bu işler böyledir ; kaybeden hep gergin olur , birilerine bu imajı yakıştırmak mantıklı değil. Tabi Pepe hariç.

 

Barcelona'da o formaya yakışmayan adamlar var. Yıllardır takımın hücum gücü sayesinde çoğu maçı neredeyse kolları çime temas etmeden bitiren Valdes o grubun başını çeker. Hani büyük takımların kalecileri maç kurtarır derler ya ; böyle büyük bir takımın kalecisinin arada çıkıp gol atması bile yadırganmaz ama bu Valdes'in yetersizliğiyle çok can yanar. Neden orada olduğunu çoğu Barcelona sempatizanı ile aynı kaderi paylaşmasından biliyoruz , fuzuliyat.


Maç bittiğinde geriye şöyle sayılar kaldı ;


Barcelona 54 maç sonra evinde mağlup oldu ,
Barcelona 2 maç üst üste kaybetti ,
Real Madrid La Liga'da Barcelona'yı 4 yıl aradan sonra mağlup etti ,
Real Madrid kendisine ait olan La Liga'da en çok gol atan takım ünvanını geliştirdi , (108 gol)
Bitime 4 hafta kala Real Madrid Barcelona'nın 7 puan önüne geçti ,





Mourinho sene sonunda 5 yıllık El Clasico , 3 yıllık La Liga , 10 yıllık Şampiyonlar Ligi hasretine son verip İngiltere'ye geri dönerse şaşırmamak lazım. O sever böyle işleri.




Not : Başlık daha önce "El Clasico Kaybedeni : 4 Portekiz Vatandaşı" başlıklı yazıma cevap niteliğindedir.

19.04.2012

Av Ligi !


           Sporting Lizbon 2 : 1 Athletic Bilbao
Atletico Madrid 4 : 2 Valencia


Daha önceki yazılarımın birisinde finali Athletic Bilbao - Valencia takımlarının oynayacağını düşündüğümü yazmıştım. Emindim , sonuna kadar arkasında olduğum bir düşünceydi üstelik. Fakat ilk maçlar ciddi sürprizlerle bitti.

Daha önceki turları (özellikle Manchester United) deplasmanda bitiren Bilbao'nun öne geçtiği maçtan mağlup ayrılması enteresan bir rövanş maçının bizi beklediğini gösterir. Maçı izleyemediğim için daha fazla yorum yapamıyorum.

Asıl yorumumu bugün 60. dakikasından sonra izlediğim Atletico Madrid - Valencia maçı için yapmam fazlasıyla doğal olacaktır. Sezon başından beri Atletico'nun çok fazla maçını izlemedim fakat en son izlediğimde ezeli rakipleri Real Madrid'e evinde 1-4 mağlup olmuştu. Bugün sahadan sildiği Valencia ise aynı Real Madrid'e Bernabeu'da kök söktürdü , Real beraberliği zor kurtardı.
Futbolda işler asla böyle açıklanamaz fakat Real'i köprü alacak olursak bu Atletico'nun Valencia karşısında bu kadar ezici bir üstünlük kurması beklenir şey değildi.

Maç ile ilgili en üzüldüğüm şey ise , pas bile yapamayan Valencia'nın uzatmalarda bulduğu gol oldu. Elbette bu gol rövanşın tam bir futbol şöleni olacağını garanti eder fakat Atletico'nun en azından bu gece hak ettiği bu değildi.


Temsilcilerimiz hakkında ufak değerlendirmeler ;

Gerek Mehmet Topal gerek Arda Turan burada oldukları gibi değiller. Türkiye'den üst düzey liglere giden diğer Türk oyuncular gibi daha sade ve futbolun esas mantığına uygun oynuyorlar. Fakat bu gecenin galibi tartışmasız Arda oldu. Yaptığı asist bir yana topu iyi sakladı , çok iyi mücadele etti.
Tabi bunları söylerken Valencia'nın takım halinde berbat oynadığını eklemek lazım. E Mehmet ne yapsın ?!



Not : Tahminim değişmiş değil. Bence Athletic ve Valencia tur atlar. En azından benim için çabalasınlar bari.

Derbi Analizi : Galatasaray - Fenerbahçe


 


Bir gün öncesinde dünyanın en büyük derbisi El Clasico var. Arifesinde 3. sırada kabul edilen Türkiye'nin en önemli futbol müsabakası. Galatasaray'ın şampiyonluğu bir anlamda garantilemesi , Fenerbahçe'nin ise yeniden doğuşu için büyük maç. İşin psikolojik yansımalarını , maç saatine dek oluşabilecek muhtemel sakatlıkları ve olası futbol mucizelerini hesaba katmazsak Galatasaray'ın kazanması normal sonuç.



Galatasaray

Bu sezon TT Arena'da oynanan ilk maça baktığımızda Galatasaray adına değişen tek şey Kazım - Necati. O maçta Kazım'ın çok iyi oynadığını söyleyebiliriz fakat Kadiköy'de rakibine karşı 70 dakika üstün oynayan Galatasaray'ın isimlere çok ihtiyacı olmadığı ortada.

Fatih Terim , Beşiktaş maçında çılgın bir hücum denemesi yapmayarak tecrübesini ortaya koymuştu. Rakibin dengesiz ataklarla üstüne gelmesini bekleyerek önce ilk golü , bitime 10 dakika kala ikinci golü bulmuştu. En yakın rakibiyle arasında 5 puan fark ve geriye 5 maç kalmamış olsa bu kez işler böyle olmayacaktır derdim. Zira Galatasaray'ın özellikle Fatih Terim yönetiminde içerde oynanan bir Fenerbahçe maçına kontrollü başlaması bile pek olası değil. Oysa şu an durum biraz daha farklı ; Galatasaray'ın oyunu istediği tempoda tutarak rakibine oyunu kurma şansı vermemek gibi bir ihtimali bulunuyor.

Galatasaray'da topu ayağında tutabilecek , rakibin baskı kurmasını engelleyebilecek çok sayıda oyuncusu var. Bunların en başında şüphesiz Selçuk İnan geliyor ki Selçuk'un bu sezon derbi karnesi gayet başarılı. Orta saha kurgusunun Selçuk - Melo - Emre Çolak - Engin Baytar şeklinde olacağını düşünürsek Galatasaray'ın bu maçta da bu sezon yaptığı en iyi işi yapacağını söyleyebiliriz ; "Baskı - Pres - Gol"


En Önemli 5 Adam
  • Engin Baytar'ın çok başka bir önemi var Galatasaray için. Oynadığı son maçlarda topla gereksiz oynamalarını azaltan ve gereksiz agresiflikten vazgeçen bir Engin Galatasaray içni önemli. Orta alanda yağacağı baskı Fenerbahçe'nin atak olgunlaştırmasına balta vuracak seviyede.
  • Eboue'nin performansı çok etkili olacaktır. Gerek Caner ve Stoch'un karşısında durabilmesi , gerekse ileri çıkabilmesi konusunda gösterdiği performans çok önemli olacak. Bu sezon oynadığı derbilere bakarak pozitif olacağını söyleyebiliriz.
  • Emre Çolak inanılmaz hücum pres yapıyor , hiç beklenmedik anlarda çok etkili şutlar çıkarıyor. Fenerbahçe'nin defans - orta saha sürecini pasla aşmasına engel teşkil edebilecek önemde bir oyuncu.
  • Elmander için bir şey söylemeye çok gerke yok esasında. Bu sezon neredeyse tek kötü maçını geçen hafta Beşiktaş karşısında oynadı. O maçta bile çoğu pozisyonda rakibi bozdu ama standartının altındaydı. Bu maçta ilk maçta olduğu kadar iyi oynarsa Galatasaray'ın maçı kazanması %50 kolaylaşır.
  • Muslera Galatasaray için kuşkusuz en büyük şans. Bilhassa son yıllarda derbi maçları kaybeden Galatasaray'ın en büyük handikapı kalecisi oluyordu. Farkı kalecilerin yarattığı bir futbol çağında Muslera'nın Galatasaray'da olmasının sonuçlarını zaten görüyoruz.


Fenerbahçe

Fenerbahçe'nin son 2 haftadır yakaladığı çıkışın sebebi ne Aykut Kocaman'ın taktiksel zekası ne de iyi futbol oynaması. Fenerbahçe hafta arasında kötü oynadığı bir Kayserispor maçını penaltılarla kazanınca bir anda 2 kupanın da kazanılacağı inancı doğdu. İnancı büüyk oranda kaybolmuş bir futbolcu topluluğunun bu şekilde canlanmasının neticesi baskılı ve üstün bir futbolla Trabzonspor'u 2-0 geçmek oldu. Çoğu kimse o maçta Aykut Kocaman'ın takımı geri çekmediğini düşünse bile o maçı o noktaya getiren Fenerbahçe futbolcularıdır.
Bu sebepler sonucunda maçın heyecanı ve ihitmalleri de artıyor.


En Önemli 5 Adam

  • Alex'i böyle bir liste hazırlayıp en başa yazmamak haksızlık olur. Fenerbahçe'nin futbol adına hiçbir şey yapmadığı bir maçta bile Galatasaray'a gol atmış bir oyuncunun üzerine çok fazla konuşmaya gerek yok.
  • Mehmet Topuz çok kolay motive olan bir oyuncu. Kupada yarı finalin gelmesi sonrası Trabzonspor'a karşı en istekli oynanan oyunculardan birisi de kendisiydi. Maç içinde dikine gidebilen , ikiye-bir oyununu iyi oynanan bir oyuncu olarak Fenerbahçe'nin önemli bir silahı olacaktır.
  • Stoch'un bu sezon oynadığı iki Galatasaray maçından akılda kalan tek hareketi ilk maçta direkten dönen topu. Buna rağmen Galatasaray maçında kanadı etkili kullanabileceğini, en azından boş alan yaratabileceğini söylemek normal.
  • Sow geldiği günden beri abartılıyor. Bana kalırsa Niang'dan iyi bir futbolcu değil. Fakat Sow'un gün geçtikçe biraz daha iyi olmasını sağlayan en önemli etken Alex'le ikili oyunları daha fazla yapması. İstediği topları alabildiği zaman sonuca gidebiliyor ve Galatasaray maçında da sonuca gitmek adına Galatasaray defansını en çok zorlayan isimlerden olacaktır.
  • Volkan Demirel'in Galatasaray maçlarında ortaya koyduğu performans hep üst düzey olmuştur. Bu sezon TT Arena'da oynanan ilk maçta maçı belkide tarihi farktan alıp 3-1'e sabitleyen en önemli faktör kendisinin kurtarışlarıydı. Bu maçta da aynı performansı sergilerse gidişat çok farklı olabilir.


Oyuncu Eşleşmeleri

  • Melo - Alex
Melo'nun TT Arena'da oynanan ilk maçta adım attırmadığı Alex'i 10 saniye boş bırakması golle sonuçlanmıştı. Bu maçta buna benzer yapılacak bir hata ligin kaderini bile değiştirebilir.
  • Stoch - Eboue
İki futbolcu da hızlı ve çabuk olmalarına rağmen Stoch'un daha avantajlı olduğu bir gerçek. Olası ikiye-bir pozisyonlarında Eboue'ye gelecek yardım bu eşleşmenin ibresini Eboue'ye çevirir.
  • Sow - Semih Kaya
Kuşkusuz ki Galatasaray'ın bu sezona dair geleceğini parıldatan çok büyük bir ışık oldu Semih Kaya. Bazı anlarda zamanlama hatası yapıyor , topu gereksiz ayağında tuttuğu ya da tecrübesizliği sebebiyle adamını kaçırdığı oluyor fakat genel olarak adam adama markajı iyi yapıyor. Zaten diğer hatalarının çok göze batmamasının en büüyk sebebi de Ujfalusi'nin kademe anlayışı. Bu maçta da bu eşleşme işin rengini değiştirmeye yetecek önemde.
  • Elmander - Yobo
Geçen maçta Elmander'e çözüm bulamayan Fenerbahçe bu maçta önlemini alacaktır. Elmander'in kendisi gibi oynaması bile Galatasaray'ın boş alan bulmasına yeterli , gol atmasına bile gerek yok. Yobo'nun kritik hatalar yapabildiğini de göz önünde bulundurursak bu eşleşmenin hayati bir rolü olacaktır.


Hakem

Ligin normal sezonunda TT Arena'da oynanan maçı başarılı bir şekilde yönetmişti Fırat Aydınus. Dün o maçın özetine göz atarken bu maça da verilir mi diye düşünüyordum ki verilmiş. Fırat Aydınus verilebilecek en doğru karardı. Basın daima yaptığı gibi "x takım bu hakemle şu kadar maç kazanmış" haberleri yapmaya başlamış , fark etmez. Neticede yapılabilecek en iyi atama yapıldı.




Yazacağım bir çok şeyi erteleyip gidiyorum. Umarım güzel bir maç olur , futbolun konuşulduğu bir derbi izleriz.





18.04.2012

Alkışlamayı Bilmek


Nihat Özdemir verdiği bir demeçte "Galatasaray Kadiköy'e şampiyon çıkarsa alkışlamayız" demiş. Sebep olarak ise "Galatasaray yöneticileri ortamı çok gerdiler" açıklamasını yapmış.

Türk futbolunun en ihtiyacı olduğu dönemde ; şike , ırkçılık , şiddet ve zorlama turnuvaların düzenlendiği bir ortamda kazanan rakibi alkışlamayacağını söylemekten büyük nefret söylemi olabilir mi ? Peki bir kulübün başkan vekili bunu söylerse taraftara düşen mesaj ne olur ? Yöneticinin alkışlamadığı rakibi taraftar çiçeklerle mi karşılayacak ?

Hatırlayanlar olacaktır ; 2006 senesinde Şükrü Saraçoğlu stadında oynanan Fenerbahçe - Galatasaray derbisi öncesi Mondragon'un kafasına ses bombası atılmıştı. Sizi bilmiyorum ama ben Nihat Özdemir'in o maç sonrası verdiği demeci dün gibi hatırlıyorum : "Taraftarımızı misafirperver tavrı için kutluyorum"


Nihat Özdemir alkışlamasa da olur , zira yıllardır 34 hafta oynanan ligi 40 maç yapıp kazanan takımı tarih ziyadesiyle alkışlayacaktır.

16.04.2012

Ne Süper Final !


 Ertelenen bir maç sonrası yer yer yayıncı kuruluş , satır satır TFF'ye göndermeler yaparak sahada oynanan futbolu ve golleri yazmak niyetindeydim. Ta ki dakikalar 70 olana kadar...


Hakem Hüseyin Göçek kötü maç yönetti. En bariz hatası elbette Galatasaray'ın ofsayt olan ilk golünü vermesi. Sonrası zaten ara ara olmak şartıyla 70. dakikadan sonra adeta çığrından çıktı.
İnternette Hüseyin Göçek'in Galatasaray formalı fotoğrafları paylaşılmıştı maç haftası boyunca. TFF başkanının 2 ay önce Beşiktaş başkanı olmasından ilginç değil bu , kimse kusura bakmasın , geçiyorum.

Hüseyin Göçek'ten en çok rahatsız olan kulüplerin başında Galatasaray gelir , geçmişte yönettiği Galatasaray maçlarını bilen biliyor. Fakat Göçek'in hakemliğini az çok takip edenler de bilir ki kendisi ikili mücadeleler konusunda çok katı davranır. Zira maç boyunca iki takıma da olmaz düdükleri çaldı , olması elzem olanları çalmadı , geçiyorum.

Maçın teknik analizini yapmıyorum. İki takım da çok iyi değildi fakat Galatasaray mental ve fizik olarak hazırdı. Beşiktaş baskılı başladığı maçta bulduğu 2 net pozisyonu da gol yapamadıktan sonra kimsede kabahat aramasın. Üçüncü pozisyonu (Fernandes'in Quaresma'ya pas vermediği) söyleme gereği bile duymuyorum.

Neticede Galatasaray attığı iki golle maçı kazandı , puan farkını korudu.


Esas meseleye gelecek olursak ; Irkçılık & Şiddet

Pazar günü oynanan Fenerbahçe - Trabzonspor maçında Emre Belözoğlu'nun Zokora'ya "Pis zenci" dediği iddia edilmişti. Emre canlı yayına çıkıp "tam ne dediğimi hatırlamıyorum ama yanlış yaptıysam özür dilerim" dedi. Hemen ertesi gün Yobo'yu da yanına alıp basın toplantısı düzenledi , hatırlamadığı cümle aklına geldi. Konu bir şekilde "Zokora'dan özür" beklemeye kadar vardı.


Bu akşam oynanan Beşiktaş - Galatasaray maçında ise önce bir taraftar hakem Hüseyin Göçek'e saldırmak maksatlı sahaya girdi , yetkililer 1 kişiyi kontrol etmek için 30 saniye harcadılar. Bunlar olurken ben hakemin kötü yönetimi ve Beşiktaş taraftarının tepkisini de göz önüne alarak "Çok daha fazlası bile olur" dedim ama Eboue'ye saldırmak için sahaya bir taraftar atlayacağını düşünmemiştim. O adam kösele ayakkabı giymese kayıp düşmez , belki düşmese Eboue'ye saldırabilirdi. O adam bıçaklı da olabilirdi , şükür kösele giymiş.

Bu sahaya atlama mevzusu İnönü'de çok ık tekrarlanmaya başladı. Daha Atletico Madrid maçının son dakikalarında kaleci Cenk'in yanına gidip feryat eden adamı unutmadan bu yaşananlar. Benzer bir örneği yıllar önce Rambo lakaplı Fenerbahçe taraftarı da yapmıştı , elinde çakıyla futbolculara yürüyerek.


Eğer bu nefret ortamı büyüyerek devam eder ve aşırılıklar önlenmez ise insanlar sahaya da girer , stadı da yakar , futbolcu da döver. Biz ise gerekirse yıllarca kendi aramızda Süper Final oynar , Şampiyonlar Ligi final maçlarını özel kanallardan seyrederiz.


Bu ayıp hepimizin.



Not : Fenerbahçe - Trabzonspor maçında hazırlanan koreografinin halatlarından birisinin kopması sonucu yaralanan arkadaşımız Onur Karabudak'ın ameliyatı bildiğim kadarıyla başarılı bir şekilde sonuçlanmış. Acil şifa diliyorum.
Bu tip kazaların olmaması adına tedbirlerin arttırılaması ve her şeyden önce insan hayatının güvence altına alınması konusunun da artık ciddiye alınacağını zannediyorum.






15.04.2012

Belirlenemeyen


Kime sorsam haftaya oynanacak maçın tarihini , saatini bilmiyor.

Süper Final dedikleri organizasyon için de Türkiye Kupası için de geçerli bu. Esasında bu insanların bir eksiği değil çünkü yetkililer de bilmiyor. Mesela Fenerbahçe - Karabükspor maçı ne zaman ? Ya da Beşiktaş - Trabzonpor maçı saat kaçta oynanacak ?

Dün ertelenen Beşiktaş - Galatasaray maçı sonrası hepimizin aklında şu vardı ; "Bakalım kararları kim veriyor ?" Tamam , dünya futbolunu yakalamak için endüstriyel adımlar atın dedik ama bu attığınız adım endüstriyel değil. Normal şartlar altında 24 saat içinde oynanması gereken maçın 48 saat sonrasına alınmasının bu akşam oynanan Fenerbahçe - Trabzonspor maçı ile aynı saate denk gelmesi ile hiçbir alakası yoktur heralde.

Neyse , ben final maçlarını izlemek için iş yerimden 1 aylık izin alayım ki garanti olsun.

11.04.2012

13 Yıl + Ronaldo 40



Real Madrid Atletico Madrid'i 1-4 gibi farklı bir skorla geçerken geceye damgasını "Bay Baldır" vurdu.


Ronaldo'nun Madrid derbisi öncesi 37 golü vardı. Bu gece gol sayısını 40 yaptı , 1 asisti de ekledi. Hem Real Madrid puan farkını korudu , hem Ronaldo gol krallığında Messi'yi geçti. Benim aklımda ise Mourinho'nun başarılarla dolu kariyerinde anlam veremediğim belkide tek inadı kaldı ; Higuain dururken Benzema niye ?

Higuain oyuna girdiği 70. dakikadan itibaren bir penaltı yaptırdı , bir de pasif asist. Ronaldo Higuain'in verdiği mükemmel pası gol yapabilse bizler (Higuan > Benzema grubu) biraz daha haklı çıkabilirdik. İlahi Ronaldo.


13 yıllık gelenek bozulmadı , Madrid derbisinde hüzün yine çubuklu giyene kaldı. Bu Madrid bugün Dortmund'a şampiyonluk kupasının yarısını veren Bayern'i eler , bizlerde Clasico bir Şampiyonlar Ligi finali izleriz. Bu Atletico da Valencia'ya eyvallah der , Avrupa Ligi Athletic Bilbao - Valencia finali de gelince İspanya futbolu bir çağ daha atlar. Demedi olmasın.

Alex'sizlik x Aykut Kocaman



Fenerbahçe'ye geldiği günden beri Alex konusunda diretiyor Aykut Kocaman. Alex'i tek forvet oynatmak , hiç oynatmamak ya da serbestliğini kısıtlayacak herhangi bir hareket. Bugün Kayserispor karşısında Alex'in futbolu bıraktığı günün resmini tekrar gördük. Duran toplarda etkisiz , ilerde pozisyon bulamayan , alan arayan futbolcuları besleyebilecek bir oyuncu ; Alex'in eksikliği.


Kayserispor'u tebrik etmek lazım fakat Şota'nın da bazı şeylerin farkına varması gerekiyor. Takım bu kadar pozisyon bulurken Kujovic'in cömertliğine göz yumması , yetmezmiş gibi bir de penaltı attırması resmen mağlubiyeti çağırmak oldu.

Diğer taraftan Aykut Kocaman'ın hamlelerine bir şeyler söylemek lazım. Ben değil , yetkili kimse o söylesin. Özellikle son maçlarda orta sahayı rakibe bırakıp resmen şans eseri galibiyet bekliyor. Bugün Fenerbahçe tur atladı ama mevcut durum devam ederse ne kupa kalır ne lig. Bienvenu'ye Türkiye sınırlarından sadece Aykut Kocaman güveniyor , müthiş etkisiz bile oynasa Sow'a 120 dakika ancak Aykut Kocaman tahammül edebilir. En kritik dönemde Caner'i oyundan aldı , hiç gerekli olmayan bir noktada Semih'i oyuna soktu.


Özgür Yankaya genel olarak iyi maç yönetse bile 2 çok kritik hatası vardı ;

1- Semih'e kırmızılık pozisyonda sarı kart gösterdi ,
2- Normal sürenin son dakikasında Kayserispor'un faulünü vermedi , o top döndü gol oldu.



Diplerden Not : Hafta içinde Muslera'nın penaltı kullanmasının etik olmadığını iddia edenlere Baroni son penaltıyı gol yapınca "ağlama" figürleriyle cevap verdi. Rakibi aşağılamaya girer mi uzmanlar tartışsın.


Neticede Aykut Kocaman'ın hataları halının altına , Fenerbahçe yarı finale kaldı.

Atletico Madrid - Real Madrid


Dün Barcelona evinde Getafe'yi mağlup edince fark maç fazlasıyla 1'e düştü. Eğer bugün Madrid derbisinden galip çıkan taraf Real olmazsa 2 hafta sonra Nou Camp'ta liderliği Barcelona'ya kaptırabilirler.

Tabi bu süreç içinde Real Madrid'in Bayern maçları olduğunu ve bugün karşılaşacakları Atletico Madrid'in de Valencia ile Avrupa Ligi yarı final maçlarına çıkacağını unutmamak lazım. Üstelik Madrid derbisinde Atletico'nun en son üstünlüktün kurduğu günden bu yana yaklaşık 13 sene geçmiş. Hem içerde hem dışarda 3-1 kazanan Atletico'nun Madrid derbilerinde bir daha da yüzü gülmemiş.

10.04.2012

Sağol Direk !

Real Madrid evinde Valencia ile berabere kalırken maçta top 3 kez direklere takıldı.. Bunların ilki hariç iki tanesi Valencia'ya ait pozisyonlarda gerçekleşirken ikinci pozisyon sonrası Iker Casillas'ın direğe teşekkür etmesi sanırım maçın en enteresan hareketiydi ;






Guardiola Psikolojik Savaş



Guardiola son haftalarda çok eski bir psikolojik taktiği uyguluyor. 10 puanlık farkı yakalayan rakipleri Real Madrid'i yakalamanın imkansız olduğunu söyledikten sonraki 3 maçta fark 4 puana indi. Peki Guardiola şimdi ne diyor ?

"Real Madrid'i yakalamamız imkansız"




Mourinho ile psikolojik savaşa girecekseniz böyle girmeniz gerekir. Aksi durumda basın toplantısında başlayan mağlubiyet sahaya kadar uzanıp gider. Guardiola da olgunlaşmış demek.

Türk Futbolu


Türk futbolu olarak planlama konusunda eksiklerimiz var.

Lig başladıktan sonra yeni sistemler yaratıyoruz , lig bittikten sonra kuraları çekiyoruz. İş orada bitmiyor tabi ; o kuraların saatlerini bile daha sonra ayarlıyoruz. Yani diyelim o maçlara göre plan yapmak isteyen bir taraftar olsa hiç şansı yok.

Temmuz ayından bu güne yaşanan süreçte verilmiş bir tek somut karar var o da Fenerbahçe'nin Avrupa'ya gidememesi. Zaten şike süreci için yorum yapmanın artık anlamı kalmadı , şahsen konu hakkında yorum yapma arzumu "avrupa'ya gitmesek de olur" düşüncesinden sonra kaybettim. Nasıl oluyorsa kurumlar ve kişilerin ayrıldığı bir futbola ikna olmuş durumdayız. Öyleyse dünyayı robotlar yönetebilir , itirazım yok. (Del Spooner'a selam olsun)

Yanlışlarımız hakkında binlerce sayfa yazı yazılabilir. Neden altyapı konusunda bu kadar eksik olduğumuz , neden milli takımlar düzeyinde kazandığımız başarıların devamlı olamadığı , teknik direktör değiştirme hususundaki inatçılığımız , yurt dışından kamyonlarca getirilen vasıfsız yabancılara ödenen milyonlar , gençleri eleştirmekte gösterdiğimiz azim ve dahası...

1988'de çağ atlayan Türk futbolunun beyin ölümü gerçekleşmek üzere , son bir umut için ayağa kalkma vakti.




Bugün üzücü bir haber daha aldık. Erdoğan Arıca bugün hayatını kaybetti. Allah rahmet eylesin , yakınlarına baş sağlığı diliyorum.



9.04.2012

Play (Off)


 Alıştığımız sezon bittiğinde play-off başlayacak , puanlar ikiye bölünecek , ilk 4 takım kendi arasında maçlar yapacak ama o puanlar kata bölünmeyecek. O maçlar bittiğinde play-off'ta son sırada olan takımla bir diğer play-off gibi olan daha güçsüz takımların en güçlüsü ile (grubunu ilk sırada tamamlayan) final maçı yapacak. Bunu kazanan takım Avrupa Ligi vizesi alacak.
Bu arada "e o zaman Türkiye Kupası şampiyonu ne yapacak ?" diyor olabilirsiniz. Yetkililer onun kararını da ilerleyen zamanlarda mutlaka verecektir. Bence düşen 3 takım arasında Türkiye Kupası finali oynatılsın , bi boynu bükük onlar mı kalacak !

Kısacası boş yok , hemen herkes kazanacak ! Yaptılar , oldu.


8.04.2012

Muslera Efsanedir


 Şike söylentilerinin ayyuka çıktığı , yetkililerin çıkıp "şike olsa bile küme düşme olmamalı , gerekirse hiçbir türk takımı 5 yıl avrupa kupalarına gitmez" dediği bir ortamda konuşulan konu ; "Muslera penaltıdan gol attı , hiç etik değil !"

Etik olanın er kişinin poposuyla top tutması , önde götürdükleri maçta auta giden topa takla atması mı ? Yoksa rakibin boğazını sıkıp tekmelemeye çalışması mi etik ? Peki bugün o penaltı golünü yiyen kaleci Volkan Babacan'ın Fenerbahçe kalecisi olmadığı bir maçta Fenerbahçe'nin Galatasaray'a yenilmesini Twitter hesabından "gökten kemik yağdı" diye yorumlaması etik miydi ?
Bence bugün Volkan hak ettiğini buldu , yakıştı.


Biz bunları tartışalım zaten. Bir sezonda 16 maç kalesinde gol görmeyen bir kaleciyi alkışlamak yerine akıl fakiri fanatizm kokan yorumlar yapalım.

İşte Türkiye de böyle bir yer. Yoksa şike var mı , varsa cezası ne olacak , play-off nerden çıktı , federasyon büyüklere ceza vermemek için daha neler yapacak bunları konuşmamıza hiç gerek yok.


İngiltere'den 8 yiyen de bizdik.

6.04.2012

Forma Artık Hakkımdır Hocam !



 Real Madrid'e geldiği günden beri doğru düzgün forma şansı bulamayan Nuri Şahin , antremanda hocasının kafasına isabet edecek bir topu mükemmel bir refleksle çıkarıyor. Kalede Casillas olmasa en azından orada bir şansı olabilirdi. Biraz insaf Mourinho , hakkını ver Nuri'nin !

O değilde , o topu kim atıyor oraya ?


5.04.2012

Melo & Riera



Galatasaray'a geldiği ilk günden beri taraftarın en sevdiği isimlerin başında geliyor Felipe Melo. Bir futbolcunun amatör ruhu taşıması gerekliliğini , endüstriyel saçmalığına tabanla girişini temsil ediyor çünkü.

Bugün antremanda Albert Riera ile tartışmışlar. Konuyu bilmiyorum ve hatta bilmiyoruz , bu sebeple ikili için bir şey söylemek doğru olmaz. Burada benim dikkatimi çeken 2 şey var ;

İlk olarak play-off öncesi burnu kırılan Milan Baros , şimdi ise birbirleriyle kavga eden iki futbolcu. Florya'da her şeyin güzel gitmesi gerekir ve giderken iki futbolcu kavga ediyorsa bu ya bireysel bir husumettir ya da büyütülecek bir şey değildir. Neticede bu futbolcular büyük ihtimalle Fatih Terim'den keik yiyebilir , ucu play-off'ta çok önemli 6 maç yapacak olan Galatasaray'a dokunur.

İkinci olarak bu olayın basına , üstelik bu kadar ivedi bir şekilde ulaştırılması. Okuduklarıma bakarak Abdurrahim Albayrak'ın olay ile ilgili açıklama yaptığını gördüm. Belki kendisinin bu açıklamayı yapma sebebi olayın basına farklı bir şekilde yansımasını önleme çabasıydı fakat olay dışarı sızmış zaten , bu tip açıklamaları ben çok mantıklı bulmuyorum.

Sene başında Fatih Terim'in hassasiyetle üstünde durduğu "gizlilik" politikası delinmiş gözüküyor. Olayın sonunda kadro dışı kalan ya da gönderilecek futbolcular olur mu bilmiyorum fakat Terim'in tepkisinin sert olacağı kesin gibi.


Not : Yaratıcı basın yazmadan ben sizleri uyandırmış olayım ; "Florya'da Pitbull dehşeti" , "Riera Hastanelik" , "Melo Gidiyor". Zaten Melo'nun sezon başında oynanan hazırlık maçında rakip takımda yer alan Riera'ya yaptığı hareketin videoları servis edilmiş bile.


Son yılların en güzel Avrupa Ligi çeyrek final maçları diyebiliriz. İlk maçların 3 tanesi 2-1 , Schalke - Athletic maçı 6 gollü bitmişti.

Geçen hafta sonu Hannover seneye yine burada olabilmek için en azından beraberlik çıkarması gereken maçta evinde Mönchengladbach'ı yendi. Formda olmasına formda fakat 2-1 biten maçın rövanşında Atletico Madrid karşısında işi zor. Güzel maç olur , güzel goller de olur.

Sporting , Manchester City'i geçtikten sonra Metalist'e turu kaybederse -üstelik 2-1 önde çıkacağı bir rövanş maçı sonrası-  zaten hak etmiş demektir. Tabi Metalist son yollarda hep tehlikeli bir takım oalrak dikkat çekti. Meçhul.

Valencia son maçında evinde öne geçmesine rağmen Levante ile berabere kaldı. Gelecek sene Şampiyonlar Ligine gidecek üçüncü takım olabilecek tam 7 takım var , belki daha fazlası. Fakat Valencia'nın asıl amacının Alkmaar olduğu belli. Tabi Alkmaar için de durum bundan farklı değil , hafta sonu Vitesse ile berabere kalarak liderlik şanslarını kaybettiler. Bunları söylerken ufak bir parantez açmakta fayda var ; Hollanda'da 1. ile 6. sırada bulunan Heerenveen arasında sadece 4 puan fark var.
Valencia - Alkmaar maçı da heyecanlı olur , net olur , gol olur.


Geldik günün en önemli maçına ; Athletic Bilbao - Schalke 04


Belki Athletic Bilbao'nun turu kaybetme şansı çok fazla değil , belki Schalke için lig daha mantıklı bir seçenek olabilir. Fakat Alman takımlarının sonuna kadar mücadele etmeyi seven yapısı ve Bayern'in Şampiyonlar Ligi yarı finaline yükselerek ülkenin örnek çocuğu profiline devam etmesi Schalke'nin en azından müthiş bir mücadele vereceğinin kanıtı diyebiliriz.
Bilbao için çok fazla şey söylemeye gerek yok. İyi bir takımlar ve takım oyununu iyi oynuyorlar. Bu maç için en iyi yorumu atalarımız yapmış ; "Erken gol atan yol alır"

4.04.2012

Madrid Geleneği Kurbanları



La Liga gol krallığına göre Cristiano Ronaldo = Higuain + Benzema (37=20+17)

Peki Madrid geleneklerine göre Higuain ve Benzema ikilisi bir Ronaldo eder mi ? Elbette hayır.


Ben Benzema'ya değil Higuain'e üzülüyorum. Sen gel bu kadar imkanla böyle performans sergile fakat sırf takımda Ronaldo var diye gönderilecekler listesine gir. Bence 2 seneye kalmaz yeni takımıyla ilk maçını kazandığı turun rövanşında Real'i kupadan eder.

Unutmadan ; bundan 3-4 yıl önce Benzema'nın da hayranıydık ya , neyse.

3.04.2012

2 Penaltı , Hey Gidi Romario !


"İster milli ister kulüp düzeyinde olsun , eğer rakibiniz adının içinde "İtalya" varsa ne olduğunu anlamadan dışarıda kalabilirsiniz"


Bu söz ünlü bir futbol adamı ya da dönemin önemli bir şahsiyeti değil bana ait. Tarihin tozlu tozsuz bütün raflarında harf harf yazılı olan bu kural bu gece de işliyordu...


Allegri akıllı adam. Kendi evinde de Nou Camp'ta da düzenin bozmadı , deli cesaretine kalkışmadı. Sabırla golü bekleyen yapısı en akıllıca duruş olacaktı fakat Barcelona yine hızlı başladığı maçı kazandığı penaltıyla avantaja çevirdi. Dakikalar 11 skor 1-0 olduğunda Milan takımı hakeme itiraz etmekle meşguldu.
Herkes beklenen sonun başlangıcına şahit olduğuna inanırken Ibrahimovic eski takımından intikamını yaptığı asistle aldı.

İlk yarı böyle bitseydi belki bu satırlara Guardiola'nın çöküşünü yazıyor olurduk fakat maçın hakemi Björn Kuipers Barcelona'ya meşhur Inter turu sonrası ikinci bir italyan şoku yaşatmak istemedi ; 41. dakikada ikinci penaltı. Sanırım futbolcu olsaydım takımımın gol yemesinden en çok korktuğum dakika ilk yarının sonları olurdu. Milan takımı da böyle düşünüyormuş. Golü yedikten sonra işlerin değiştiğini geri kalan 50 dakikada çok net gördük.


İkinci yarı psikolojik olarak dağılmış bir Milan ve rakibinin tam tersi bir duygu durum içinde bulunan Barcelona arasından geçti. Zaten skor 3-1 olduktan sonrası tatsız tutsuz bir maç. Durumun vahamiyetini Milan'ın oyunu Barcelona yarı sahasına ancak son 3 dakikada -o da Barcelona aktif dinlenmeye geçince- yaptığını söyleyerek özetleyebilirim.

Bi de sürekli söylediğim bir şeyi tekrarlamak istiyorum ; Victor Valdes Katalan olmasaydı keşke...


Sizi bilmem ama ben Barcelona'nın oynadığı futboldan keyif almayı 2 sene önce bıraktım. Rakibin direncini kırana kadar pas yapmanın yerine delice hücum edebilmeyi , taraftarları biraz olsun heyecana sürükleyebilmeyi tercih ederim. Bu açıdan Bakero'lu , Romario'lu , Koeman'lı , Rivaldo'lu ve hatta Kluivert'lı Barcelona'yı bugünün övgülerle sığdırılamayan Barcelona tablosuna 1000 kez tercih ederim.

Hem o zamanlar veliahtı değil futbolun tanrısı oradaydı be !



Önemsiz Not : Hakem Björn Kuipers bu sezon Barcelona'nın kazandığı ve rakibi Porto'nun 2 kırmıza kart gördüğü Süper Kupa finalinin de hakemi. Kartlar doğruydu , benim işaret ettiğim hakemin Barcelona'ya galibiyet rakiplerine felaket getirdiği.

Antalya ve Kadiköy


7 Nisan 2012 : Fenerbahçe - Antalyaspor

Antalyaspor Kadiköy'den alacağı netice ve Samsun'dan gelecek haber neticesinde kümede kalacak ya da düşecek.

10 Nisan 2012 : Eskişehirspor - Antalyaspor

Antalyaspor ligin son maçından 3 gün sonra yine Kadiköy'de olacak. Ekip bu kez Türkiye Kupası yarı final mücadelesinde Eskişehirspor'un karşısına çıkacak.


Bakalım Şükrü Saraçoğlu stadı Antalyaspor için hüsranın çimleri mi olacak yoksa zaferin hatırası mı ?

Barcelona - Milan Maçı Öncesi


Guardiola ilk maç sonrası rakiplerinin 0-0 sonucuna sevinmesini "7 kez bu kupayı kazanmış bir takımın 0-0'a sevindiğini görmek mutluluk verici" demişti. Şimdi Nou Camp'ta oynanacak maç öncesi taraflar biraz daha gergin. Maç öncesi yapılan basın toplantılarından kesitlere Ambrosini ile başlayalım ;

"Barcelona ile oynuyorsanız ya bir takım gibi oynarsınız ya da şansınız olmaz" dedi. Haksız sayılmaz , nitekim ilk maçın özellikle ilke 25 dakikasında Barcelona'nın karşısında takım olamayacak kadar dağınık bir Milan görmüştük. Ambrosini rakibi için böylesine çekimser konuşurken Barcelona kaptanı ideal Barcelona resmini bize tekrar anlattı ; "Oynamak adına bildiğimiz tek yol biliyoruz ; atak yapmak ve kazanmak"

Bunları neden yazıyorum ? Çünkü bu gece saatler 23:45 olduğunda bu 90 dakika bitmiş olacak ve büyük bir ihtimalle hepimiz Ambrosini ve Puyol'a hak vermiş olacağız. Tahminlerime göre Milan'ın gol atmak gibi bir şansı yok , zaten atak yapmak adına çok fazla varyasyon şansları olduğuna da inanmıyorum. Bunu desteklemek adına iki takımın bu sezon Şampiyonlar Ligi gol ve korner sayılarına bakmak bile yeterli olacaktır ;

Barcelona : 30 gol , 56 korner
AC Milan : 15 gol , 30 korner

2.04.2012

2# Tek Hareket : Zinedine Zidane


Dünya kupası finalinde iki gol atıp Fransa'yı şampiyon yapan da , o kupadan 8 yıl sonra finalde Fransa'yı 10 kişi bırakan da aynı adam. Yeteneklerini tartışmamız futbola ihanet olur , o futbolu bıraktı bırakalı topun efendileri de forma değiştirdi.

Zizou'nun Madrid'e kazandığı son Şampiyonlar Ligi kupasını getiren o muhteşem vuruşunu izlerken o günlere gitmek serbest ;


1.04.2012

Trabzonspor 1:1 Fenerbahçe


Akılda kalamayacak kadar çok pozisyon , Fenerbahçe'nin direkten dönen 3 topu ve Trabzonspor'un 92. dakikada boş kaleye atamadığı gol...

Bunlar maçı özetlemek için yeterli. Çünkü iki hoca da adeta maçı kazanmamak için elinden geleni yaptı. Aykut Kocaman'ın Emre ve Stoch intiharı ilk yarı Trabzonspor'un etkisiz kalmasıyla önemini yitirdi. Şenol Güneş , ilk yarıyı önde kapatan Fenerbahçe'yi devirmenin yolunu 72'de Henrique'yi oyuna almaktan daha önemlisi Volkan Şen'i oyundan çıkararak buldu.

Burak Yılmaz
attığı golle adını Trabzonspor tarihine yazdı ama kaçırdıklarıyla da unutulmayacak. İlk yarıyı çok kötü bitirdi , ikinci yarı en azından topla oynayacak kadar sahadaydı.

Özetle ; orta sahası olmayan maç olması gerektiği gibi berabere bitti. Geriye Trabzonspor seyircisinin takımına hem maç içinde hem sonrasında bıraktığı zarar kaldı. Büyük bir ihtimalle en az 5 maç +para cezası alacaklar.


Hakem Fırat Aydınus iyi başladığı maçı kötü bitirdi. Genel olarak maçı sert oynatmak istedi fakat bazı kartları ve pozisyonları atladığını söylemek gerek. Rakibinin ayağına basan Selçuk'u da Baroni'yi de atmadı , kırmızı kart için adeta dilenen Colman'ı oyunda tuttu. Tartışmalı bir pozisyonda Fenerbahçe'nin golünü yardımcı hakeme rağmen verdi , o kısma girmiyorum , tartışılacaktır.


Bir derbi daha bitti. Şimdi son hafta maçları ve şişirilmiş Play-Off reklamlarını izleyip güzel bir şey olduğuna inanma zamanı.

Penaltı !


Az önce biten Inter - Genoa maçının 80. dakikasında skor tabelasında 4-2 yazıyordu. Keyifli bir mücadele olacağını ve gol çıkabileceğini düşünerek maçı izlemeye başladım.

"Maçın 80. dakikasından sonra ne görebilirsin ?" sorusunun en ilginç cevaplarından birisini aldım diyebilirim ; 3 penaltı 2 kırmızı kart.

Maçı Inter 5-4 kazandı.


Not : Maçta toplam 4 penaltı golü olduğunu ve bunların 3 tanesini Genoa'nın kullandığını belirtelim.

Kümeden Fazlası


Samsunspor bugün İnönü'de Beşiktaş'ı 0-1 mağlup ederken Antalyaspor evinden Bursaspor'a 1-3 katbetti.

Fark şu an 3 puan , Samsunspor'un ikili averajda Antalyaspor'a üstünlüğü bulunuyor ve geriye sadece 1 maç kaldı. Antalyaspor Fenerbahçe deplasmanına giderken Samsunspor evinde Sivasspor ile mücadele edecek. Antalyaspor'un bu maçtan sonra kupada Eskişehirspor maçı var fakat o kupa ligi geri getirmez. Samsunspor'u biraz daha avantajlı yapan diğer durum ise Sivasspor'un da kupada devam edicek olması. Aynı zamanda Antalyaspor'un rakibi olan Fenerbahçe'nin de kupa maçı var. Kupayı 29 senedir kazanamayan Fenerbahçe için de zor bir sınav olacağı kesin.

Antalyaspor Fenerbahçe ile kupada da eşleşebilir , bu da duruma göre ilginç olabilecek bir ihtimal.