Maç efsanevi bir koreografiyle başladı.
İki takımı bütün verileriyle ortaya koyduğumuzda hangisi ağır basar? Kadro kalitesi, teknik direktörler, yönetim, gelenekler, stadyum, finans, tarih...
Beşiktaş'ın diri futboluyla 32 hafta sürdürdüğü yarışı hayati bir derbi öncesi Konya'da bırakması tesadüf değildi. Genç bir kalecinin sosyal medyada paylaştığı bir cümleyle (Galatasaray'ın golüne yönelik olarak eleştirisi) başlayan ve Bilic'in risk yönetimini başaramadığı bir noktada son bulan maratonu Galatasaray daha faydacı biçimde sürdürüyor.
Takımlar sahaya 4-2-3-1 dizilimiyle başlayıp yer yer değişti değişmesine ama Galatasaray bunu o kadar bilinçsiz ve plansız yaptı ki: oyunun bilhassa son 40 dakikasında (ilk yarının başlama düdüğünden sonraki 5 dakika ortada kaldı) tamamen Beşiktaş'ı izledik. O bölümde Beşiktaş değil de başka bir takım olsaydı -Arsenal örneği açık- maçın skoru da farklı olurdu.
Kadrolara baktığımızda iki takım için de çok büyük yanlışlardan bahsedemeyiz. Belki Galatasaray'da Hamit yerine Emre Çolak 11 başlayabilir, oyunun ilerleyen bölümlerinde top saklaması için oyuna dahil olabilirdi. Neticede oyuna iyi başlayan ve bunu devam ettiren Beşiktaş oldu ki baskı altında olmadığı zamanlar çok iyi futbol oynadığını herkes biliyor. Sanırım bu durumdan haberdar olmayan ya da olmak istemeyen tek isim Hamza Hamzaoğlu'ydu; oyununun başından sonuna kadar neredeyse hiç müdahele etmediği gibi ilk değişikliğini 65. dakikada Burak Yılmaz - Umut Bulut olarak yaptı. Umut Bulut'un oyuna Burak Yılmaz'dan fazla ne kattığı da ortada.
Beşiktaş'ın maç boyunca koşu bandı gibi kullandığı sağ kanatta Telles'e müdahele etmemek neyse ama Telles'in önündeki koridoru daraltmamak faciaya davetiye gibiydi. O bölgeye yardım etmek hevesiyle Melo'nun iki katı efor sarf etmesi yersiz pozisyon ve faullere de sebep oldu. Aynı şekilde Sneijder'in gole kadar üçüncü bölgede topla neredeyse hiç buluşamamasında da bu hatanın payı vardı. İşin ilginç tarafıysa Hamza hocanın bütün bu olanları izlemekle yetinmesiydi.
Beşiktaş'ta Atınç, tecrübe eksikliği sebebiyle 1-2 pozisyon hariç kusursuz oynadı. Hatta o kadar agresif ve iyi oynadı ki; 1 pozisyonu hariç (hakem faulü verdi) Burak Yılmaz'a adım attırmadı. Bu noktada Burak'ın oyundan çıkarken verdiği tepki ''Benim yerime Umut'u mu alıyorsun?'' değilse haklı olduğunu da söyleyemem.
Diğer tarafta Opare bu kadar diri oynarken üstüne giden bütün Galatasaray oyuncuları topu rakibe vermek zorunda kaldı. Bu kısımda Hamza Hamzaoğlu'nun neden Bruma'yı tercih etmediği -kaldı ki Galatasaray neredeyse bütün oyunu kendi sahasında kabullendi- muamma. Galatasaray adına oyun tam bir Squasha dönüştü; kanatlardan gelen bütün ataklar ya kaleye bir şutla sonuçlanıyor ya da göbekte Melo'nun da katkısıyla duvara geri dönüyordu. Galatasaray kontra atakla ilerletmeye çalıştığı oyunda bunu yapabilecek oyunu ve oyuncuları da kullanmayınca konu kabusa dönüştü.
Beşiktaş'ta Bilic'in maça Olcay'la başlamaması doğru hamleydi fakat Oğuzhan tercihi hatalıydı. Zaten kalan değişiklikler de eldeki oyuncularla son çırpınışlardı. Skor 1-0 giderken Beşiktaş'ta Demba Ba girdiği pozisyonlardan birisini gole çevirseydi maçı da Beşiktaş kazanırdı. Hamza hocanın maç sonundaki ''Beşiktaş bizden daha iyi oynadı'' cümlesi de aslında kendine yaptığı samimi bir eleştiriden de öte ihbar niteliğinde oldu.
Maç boyunca Galatasaray'ın attığı goller dahil olmak üzere planlı programlı tek bir pozisyonu olmamasını kazanmak zorunda olduğu ve temkinli çıktığı bir maç atmosferine bağlamak mümkün fakat bu kadar çok pozisyon vermenin ve önlem almamanın bir açıklaması olamaz. 4-5-1'den bozma taktiğin tezahürü de esasında bu -italyanlar bunu sıklıkla yapar- ama bu taktikte topun sizde kalmasını sağlayacak bir unsur ve rakibin kanatları kullanmasına mani olacak bir anlayış da şart. Aynı şekilde Mourinho'nun zaman zaman 4-6-0'a dönen o meşhur kilidi de bunun üzerine kuruludur ama orada bu tip pozisyonlar vermeden rakibi çizgilere itersiniz.
Günün sonunda kazananın Galatasaray olması ne bugün ne de yarın için olumlu bir işaret değil. Ligin bu haftaları kazanmanın mecburiyete dönüştüğü ve önem kazandığı dilimler olsa da rakibin 4-5 net gol pozisyonuna girmesini açıklamıyor. Galatasaray bireysel yetenekli oyuncularının golleriyle maçı kazandı ama bu 90 dakikanın da, ligin de hakkı Beşiktaş'ın olarak hafızalara kazındı.
Yıllardır hayranlıkla izlediğim Sneijder'in hemen her hafta olağanüstü gollerini Galatasaray forması altında atması da ayrı bir keyif benim adıma. Kıyaslamak gibi de olabilir fakat doğruya da yanlış diyemeyiz:
Günay Güvenç: ''Haftaya kalede üzerine gelen topta elini çeken bir kaleci olmayacak''
Sneijder: (Beşiktaş'a golü olmadığının hatırlatılması üzerine) ''Bunu haftaya göreceğiz''
Günay, Torku Konyaspor maçında kornerden, Galatasaray maçında 2 gol yedi.
Sneijder, Beşiktaş maçında gol attı.
Futbol adaletsiz bir oyun değil, sadece futbolcular farklı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder