26.02.2014
Galatasaray 1-1 Chelsea: Henüz Bitmedi
Mourinho'nun maçları sahaya çıkmadan çok önce başlar, basın toplantısından sonra biter. Bu kendisinin demeci. Müsabaka da Mourinho'nun maç öncesi basın toplantısında 'Galatasaray'ın dikkat edilmesi gereken yabancıları' başlığına Riera'yı da eklemesiyle başladı. Bu Mourinho'nun Galatasaray'ı takip etmediğini göstermez, zira Mourinho Galatasaray'ı paf takımına kadar incelemiştir. Buradaki psikolojik savaş çok başka.
Mourinho'nun çalıştırdığı hemen her takıma -Real Madrid'i bu karakterin dışında tutuyorum- oturttuğu en önemli sistem hızlı hücum ve set defansı. Bu yüzden Mourinho'nun takımları çok gol attığı sezonlarda bile eleştirilir, çünkü gole bir Barcelona ya da son yılların Bayern Münih'i gibi değil, direkt ve kesin yoldan giderler. Bugün de çok farklı bir şey olmadı zaten.
Mancini'nin maç öncesi en büyük kumarı Hajrovic oldu. Tutsaydı mükemmel bir hareket olabilirdi ama tutmadı. Burada esas önemli olan Mancini'nin bu hatasını kabulenmesi ve 30. dakikada Hajrovic'i kenara alabilmesiydi.
Maça bakacak olursak; Chelsea yine abartılmayacak bir takım olduğunu ama bu şekilde İngiltere'de nasıl liderliğini aldığını tekrar gösterdi. En başta söylediğim gibi burada kilit kelime "Set", ardından "Hücum" ve "Defans" kelimelerini koyalım.
Hücuma bu kadar hızlı çıkan bir takıma ikinci bölgede, özellikle siz hücuma çıkarken top kaybetmek intihar gibi. Galatasaray sırf bu hatası yüzünden kalesinde gol gördü, 2-3 pozisyon daha verdi. Oysa Chelsea'ye karşı yapılacak en mantıklı hamle topu ayağınızda tutmak ve bölgesel preslerle rakibi hataya zorlamaktı. Bunu yaptığı zamanlarda etkili olan ve nihayetinde golü bulan bir Galatasaray da varken, dahasını tartışmak yersiz sanki.
Eboue bana kalırsa Veysel Sarı'nın Beşiktaş maçındaki performansı sonrası sezon sonunu görebiliyordur. Gerçi Eboue'nin bu formu çok uzun zamandır böyle ama bu tip maçlardaki hayati hatalarına tahammül edecek noktayı çoktan geçti Galatasaray.
Aynı şekilde Sneijder'in ortaya yakın oynatılmaması ve buna bağlı olarak maç içinde topla buluşma sayısının minimum düzeyde olması da atlanamayacak bir problem. Galatasaray ne zaman Sneijder'i kanatlardan orta bölgeye yakınlaştırır, o zaman Sneijder'in hayat veren gollerine de kavuşur.
Bu kadar yazmışken Telles'e övgüler yağdırmamak olmaz. Eğer Hajrovic uyum sürecini hızlı atlatır, Galatasaray da sağ bek bölgesine çok iyi bir takviye yaparsa Telles'in performansı iki katına çıkar. Üstelik bu daha yolun başı, onun da uyum süreci tamamlanacak.
Melo için bir şeyler yazmak gerekse buraya sığmaz sanırım. Ben 'ruhunu ortaya koyan' diyerek konuyu kapatayım.
Maçı konuşurken hakem hakkında çok şeyler söylemek istemiyorum ama hakemin bütün insiyatifini Chelsea lehine kullanması ve Chelsea oyuncularına maçın başından ortasına kadar hemen her konuda taviz vermesi oyunu biraz Galatasaray aleyhine çevirdi. Bilhassa maç başında yapılan faullere gerekli tepkiyi vermemesi hem oyunu sertleştirdi hem de kartları/geciktirdi.
Bir diğer konu ise direkt futbol kurallarıyla alakalı; ben bu taca çıkan topu alıp giden futbolculara verilen (aslında verilmeyen) cezaları anlayamıyorum. Bu maçta Terry'nin yaptığı gibi rakibin avantaj sağlayacağı bir pozisyonda topu alıp gitmek yetmezmiş gibi o topu saha içine yuvarlamak sarı kartla cezalandırılması yetersiz bir hareket. Bahsi geçen pozisyonda Galatasaray'ın golü bulmuş olması çok önemli değil, neticede o pozisyon direkt olarak öyle gelişir miydi gelişmez miydi bilemeyiz ama bu uygulamanın hakkaniyetli bir hal alması lazım. Aynen önemli maçlarda oynayabilmek için kasti sarı kart gören oyuncuların cezalandırılması gerektiği gibi.
Son olarak benim maç özelinde ve Türk futbolu genelinde itirazım ise çok klasik iki konuya;
1- Hücuma hızlı çıkamama ve en geriye dönme hastalığımızı nasıl çözeriz?
2- İngiliz ekiplerine karşı havadan oynamaya ne zaman son vereceğiz?
Umarım bu cevapları en kısa zamanda buluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder